BİYOÇEŞİTLİLİK
BİYOÇEŞİTLİLİK
Canlıların okyanusların dibinden atmosferde yükselebildikleri en yüksek seviyeye kadar olan bölüme biyosfer denir. Biyosfer kelimesi "canlı küre"anlamına gelmektedir. Canlılar toprak yüzeyinden birkaç metre aşağıya kadar olan kısımlarda yaşamaktalarsa da insanoğlunun beşeri etkileri bu derinliği yüzlerce metreye kadar indirmiştir
Atmosferde ise kuş ve mikro organizmaların yüzlerce metre yükseğe kadar çıkmaları biyosferin, yerin üzerinde ve altında geniş bir katman halinde uzanmasını sağlar. Yerde yaşayan kara hayvanları için biyosfer 6500-6800 m, yeşil bitkiler için 6200 m, yüksekliğe kadar çıkabilir. Denizin altında 5000 m derinlikte canlıların yaşadığı saptandığından bu da biyosferin alt sınırını oluşturur. Biyosferin toplam kalınlığı yaklaşık 16 kmye ulaşır.
BİYOM: Biyosferin aynı iklim koşullarının ve aynı bitki örtüsünün egemen olduğu çok geniş bölümlerini belirten çevrebilim terimi.
Her biyomda, egemen bitki örtüsü, o biyoma özgü bir dizi hayvan topluluğunu barındırır. Her biyomun biyotası (bitkileri ve hayvanları), doğanın her yanında benzer özellikler taşır. Biyomlar, yaşam çevresi denilen içinde özel organizmaların yaşadıkları daha küçük birimlerden oluşurlar. Örneğin Ekvatoral iklim kuşağının bitki örtüsü ekvatoral yağmur ormanlarıdır.Bu ormanlarda yalnızca bu alana özgü fil, şempanze,leopar ve adı saymakla bitmeyecek kadar çok sayıda böcek türü yaşar. Yani ekvatoral yağmur ormanları kendi başına bir biyom oluşturmaktadır.
HABİTAT
Bir bitkinin veya hayvanın doğal olarak bulunduğu, yetişebildiği ve yaşayabildiği ortama habitat denilmektedir. Bu alan yeryüzünün herhangi bir yeri olabileceği gibi, bir insanın midesi de habitat olabilir
Örneğin, Köyceğiz gölü çevresinde taban suyunun yüksek olduğu yerler, sığla ağacının yetişebilmesi için ayrı bir ortam oluşturur. Bu alan sığla habitatıdır
DÜNYADA ÖNEMLİ BİYOM ALANLARI VE ÖZELLİKLERİ
Tropikal yağmur ormanları: Bu ormanlar yeryüzünün en çok yağmur alan Ekvator kuşağının 20°kuzeyi ve güneyi arasında kalır. Bu alanlarda hava daima sıcak ve nemlidir. Amazon Havzası en geniş tropikal yağmur ormanlarının bulunduğu alandır. Afrika’da Gine Körfezi’nden iç bölgelere ve Kongo Havzasına doğru uzanır. Güneydoğu Asya ve Avustralya’da da bu tür ormanlar yer yer vardır
Tropikal yağmur ormanları geniş yapraklı yapraklarını dökmeyen vb. çok sayıda yüksek ağacı barındırır. Buradaki ağaçların boyları 70 m’ye kadar uzayabilmektedir. Yüksek ağaçların üst kısımları tırmanıcı bitkilerle kaplı olduğundan güneş ışınları ormanın alt kısımlarına fazla ulaşamaz. Bu nedenle alt kısımdaki loş ortamda otsu ve alçak boylu bitkiler yaşar.
Devamlı yeşil kalan bu ormanlar, hayvan varlığı bakımından da zengindir. Çeşitli fil, orangutan, şempanze, maymun türleri, karıncalar, kertenkele, domuz, kurbağalar, antilop, kaplan, leopar, jaguar, yılan, papağan türleri, cennet kuşları, çok sayıda sürüngen, kuş ve böcek türü burada yaşar.
Genel olarak bütün yağmur ormanlarının katmanları:
1.Üst Katman: 50 metreden yüksek ışık istekleri fazla olan ağaçlardan oluşur. Bu katmanda avcı kuşlar ve kartallar barınır.
2.Çatı Katmanı: Yerden 30-40m.yukarıda üst katmandan 10-15m.aşağıda yer alan bu katmanda ağaç dalları ve sarmaşıkların birbirine geçmesiyle aşağılara gölge yapar. Güneş ışının yoğun olması nedeniyle canlıların çoğu bu katmanda yaşar.
3.Alt Katman: Daha az ışık alan bu katmanda daha genç ve küçük ağaçlar yer alır. Birçok bitki için uygun bir ortam sağlar. Bu katmanda Palmiye gibi küçük ağaçlar yetişir. Bodur ağaçların ve çalıların yaşadığı bu katmandaki canlıların gelişimi yukarılardan aşağıya inebilen güneş ışığı miktarına bağlıdır.
4.Ot Katmanı: Ormanın tabanında eğrelti otları ve diğer otların yaşadığı ve dökülmüş yapraklardan oluşan bu katman yerde yaşayan canlılar ve böcekler için uygun ortamı sağlar.
Tropikal yağmur ormanları dünya topraklarının %10 unundan daha az yer kaplamasına rağmen bitki ve hayvan türlerinin %50–70 ini barındırır. Bitki gelişimini olumsuz etkileyecek soğuk ve kurak dönem olmadığı için tür sayısı fazladır. Kara biyomlarında biokütlesi ve bitki ve hayvan çeşidi ve sayısı bakımından en zengin biyomdur. 10 km² lik bu ormanda;15.000 çiçek türü,400 kuş türü,60 kurbağa türü, 4.000 böcek türü, 750 ağaç türü, 100 sürüngen türü bulunur.
Tropikal yağmur ormanları ile ilgili aradığınız her türklü bilgi için tıklayınız:
Savan: Tropikal iklim bölgelerinde uzun boylu otlarla birlikte seyrek ağaç ve çalıların görüldüğü otlaklardır. Afrika’da, Avustralya’da ve Brezilya’nın güneyinde görülür. Çok çeşitli sayıda ve büyüklükte hayvanların yaşadığı ve beslendiği alanlardır.
Çeşitli çiçek ve böcek türleri, çayır köpekleri, Afrika vahşi köpeği, bizon, sırtlan, çakal, antilop, zebra, zürafa, babun, aslan, çıta, firavun faresi, deve kuşu, timsah, geyik, karaca, antilop, fil, yabani at ve eşek gibi otçullar ile etçil yırtıcıların iç içe bulunduğu bir yaşama alanıdır.
Savanlarda çıkan yangınlar çok büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Yangına uğrayan alanda otsu bitkiler yeniden gelişme imkânı bulsa da ağaç türleri yok olmakta ve savanlar sadece otların yetiştiği alanlar haline gelmektedir.
Çöl:
Bitki örtüsünün hiç bulunmadığı ya da çok seyrek olduğu aşırı kurak alanlardır. Çöllerde belli bir yağış mevsimi yoktur. Ara sıra kısa süren sağanak yağmurlar düşer. Bazen üst üste birkaç yıl yağmur yağdığı veya ardından yıllarca yağmur yağmayabilir. Bu nedenle organik madde üretiminin en düşük olduğu alanlar çöllerdir. İklim şartlarına göre aşırı düşük sıcaklığa sahip olan alanlara Soğuk çöl, kurak ve yüksek sıcaklıktaki alanlara da Sıcak çöl denilmektedir.
Sıcak çöller dönenceler arasında yaygındır. Kuzey Afrika’da Sahra Çölü, Orta Asya’da Gobi ve Tarım Çölleri, Arabistan Çölleri, Büyük Hint Çölü, Büyük Avustralya Çölü en bilinenleridir. Sıcak çöllerde suyun azlığı bitki ve hayvanlar için sorundur. Bu nedenle çöl bitkilerinin bir kısmı suyu bulduğu zaman onu en yüksek düzeyde kullanarak kısa sürede filizlenir, meyve verir ve tohum saçar, tohumlar da su buluncaya kadar bekler. Bazı bitkilerin su kaybını en aza indirmek için toprak üstündeki bölümleri çok küçüktür. Kaktüslerin suyu tutan gövdeleri vardır.
Bitkiler kuraklığın belirgin olduğu yerlerde daha fazla su kazanmak ve terlemeyi azaltmak için şu özellikleri gelişmiştir.
1-Bitkilerin kök sistemleri gelişmiştir.
2-Gövde bodur dallar kısadır.
3-Yaprak yüzeyleri kadife gibi tüylerle kaplıdır.
4-Yaprak zarları kalındır.
5-Bitkinin gövde dal ya da yaprakları dikenlidir.
Çöl hayvanları da susuzluğa dayanıklı hayvanlardır. Ayrıca birçok çöl hayvanının rengi diğer bölge hayvanlarına göre daha açıktır. Birçok çöl hayvanı bitkilerde olduğu gibi suyu depolayarak ya da kaktüslerde depolanan sudan temin eder.
Deve, çöl antilobu, kertenkele, örümcek, yarasa, yer sincabı, akbaba, yılan, karınca, akrep, çöl tilkisi, çöl kurbağası, bazı ve böcek ve kuş türleri yaşayan hayvanlardır. Çöllerde yeraltı sularının bulunduğu yerlerde Vaha denilen bölgeler bulunur.
ILIMAN ÇAYIRLAR ( Step, çayır, preriler):
Yağışların çölleşmeye neden olmadığı, ancak orman yetişmesi için de yetersiz olduğu alanlarda otlaklar oluşmuştur. Otlaklar toprak üstü örtüsü olarak toprağı korur, suyu tutar, kaynak sularını toplar, kirli havayı temizler, yaban hayvanlarına barınma imkânı sağlar, otçul hayvanlara beslenme imkânı sağlar
Stepler yazları sıcak ve kurak iklim bölgelerinde ağaçsız kısa boylu otların yetiştiği otlaklardır. Buradaki bitkiler rüzgâra karşı ayakta kalabilmek için kümeler halinde gelişirler. Ülkemizde İç Anadolu ve Trakya’da yaygındır. Steplerde, koyun, deve gibi hayvanlar otlatılır. Yer faresi, kör fare, tarla sincabı, yer sincabı gibi canlılar ile bıldırcın, serçe gibi kuş türleri de steplerde yaşar. Aşırı otlatma ve yanlış otlatma steplere büyük zarar verir. Ayrıca bazı kemirgenler de steplerin düşmanlarındandır.Çayır bölgelerinde lama, bizon, antilop, geyik, kanguru, bufalo, yabani at, zebra, fil, yırtıcı kuşlar vb. yaşar.
Tundra:
Kutuplar gibi soğuk, rüzgârlı ve az yağışlı bölgelerdeki bitki örtüsüne Tundra denir. Kuzey Yarı Kürede Kuzey Buz Denizi ile Kutup Dairesi arasında yani kutup bölgelerine yerleşmiş biyomlardır. Tundralarda buzullar etkili olur, yılın sadece 3 ayı buzsuz geçer ve gün içindeki en yüksek sıcaklık bile 10°C den azdır. Toprağın buzlu yapısı sıcak mevsimlerde 30–40 cm derinliğe kadar çözünebilir. Bu zamanda da ortalık çamur deryası haline gelir
Tundralarda toprak çoğunlukla donmuş olduğundan bitki türleri bakımından fakir, ağaç yetişmesine uygun değildir. Tundralarda rüzgâra ve soğuğa dayanıklı kara yosunu, ot, bodur çalılar ve likenler yaşar.Tundralardaki hayvan türleri de sınırlıdır. Ren Geyiği, Misk Öküzü, Yer faresi, Kutup tilkisi, Boz ayı, kutup ayısı, Karibu, Palyaço ördek, birkaç kuş ve böcek türüne rastlanır.Tundralarda kar kuşları, kar kazları ve baykuşlar bulunur. Ayrıca çok sayıda böcek türü ve nadir olarak kurbağa ve sürüngenler vardır.
Çalılık: Çeşitli çalı ve bodur ağaçlardan oluşan bitkilere sahiptir. Çakal, yaban koyunu, keçi tavşan, kurt, çalı kuşu, tilki, puma, kokarca, böcek ve kuş türleri bulunur.
İğne Yapraklı Ormanlar: Kutuplara göre daha az soğuk ve kısmen yağışlı bölgelerde kozalaklı ağaç ormanları biyomu başlar.
Sibirya, İskandinavya, Kanada gibi soğuk yerlerden başlayıp, Akdeniz’e kadar inen çam ormanları (sarıçam, karaçam, ladin, köknar, huş, K.Amerika’da sekoya sediri, köknar, sedir gibi reçineli ve soğuğa dayanıklı ağaçlardan oluşan ve Sibirya boyunca Tayga adı verilen ormanlar) bu biyoma girer. Bu türe İğne yapraklı ormanda denir.
Çevresi genellikle karla kaplı olan bu kuşakta geyik, kar tavşanı, kurt, şahin ve baykuş, samur, vizon, vaşak, kunduz, kartal, baykuş, çeşitli kuş ve böcek türleri gibi hayvanlar yaşar.
Deniz Biyomları: Bitkisel planktonlar.Balık türleri,midye,yengeç,ahtapot,deniz anası,deniz yıldızı,
Tatlı su biyomları:Saz ,kamış,nilüfer gibi bitkiler.Balıklar,kurbağalar,solucanlar,
Kutuplar: Soğuk çöller Antarktika ve Gröndland’da bulunur. Buzlarla kaplı olduğu için yağış alan kıyı kesimleri dışındaki yerlerde yaşam pek mümkün değildir.
Genel olarak yer buzullarla kaplı olduğu için bitki örtüsü yoktur. Yağış alan bölgelerde ise buzlar eridikten sonra bitkiler ortaya çıkar.
Buralarda yaşayan kutup tilkisi, penguen, fok, kutup ayısı ve bazı kuşlar besinini denizden sağlarlar.
BİYOLOJİK ZENGİNLİĞİN ÖNEMİ:
1-) Doğal dengeyi sağlamadaki(çevreyle ilgili önemi) önemi; Yeryüzünün sağlığı konusunda tartışılmayacak tek gösterge biyoçeşitliliktir. Biyoçeşitlilik, yaşamın devamını sağlayan ekolojik dengenin temel öğesidir. Bitkilerin besin zincirinin ilk halkasını oluşturmaları hayvanlara besin olmaları ve insanların onları çok değişik amaçlarla kullanmaları yanında dünya atmosferinde oksijen ve CO2 dengesini sağlamaları, yani bir Oksijen üretici olmaları açısından vazgeçilemez canlılardır. Ayrıca ekosistem içinde canlıların hepsinin kendine göre bir görevleri vardır. Böcekler, bitkilerin tozlaşmasını sağlayarak bitki yaşamının devamlılığı ve çeşitliliğine olanak vermekte ve ekosistemin devamlılığını sağlamaktadır. Yine böceklerin önemli bir kısmı, organik maddelerin ayrışmasını ve tekrar toprağa kazandırılmasını sağlamakta adeta doğada birer gönüllü temizlik işçisi gibi çalışmaktadır. Bu etkileşim içinde canlı türlerinden herhangi birine verilecek zarar bütün sisteme zarar vermekte ve doğadaki yaşam dengesini bozabilmektedir.
Biyolojik çeşitlilik, çevrenin sağlıklı olmasını sağlayan bu çevreyle ilgili hizmetlerin bazıları şunlardır:
1. Doğadaki oksijen ve karbondioksit döngüsünün ve besin zincirinin devamlılığının sağlanması
2. ve hayvanlar arasındaki enerji alışverişinin sağlaması da önemlidir.
3. Böcek ve zararlı hayvanların biyolojik kontrolü,
4. Bitki çiçeklerinin tozlaşması ve meyve tutması,
5. Su ve toprak korunması,
6. Su ve mineral döngüsünün sağlanması,
7. Doğal geri dönüşüm ve atıkların ayrışması gibi pek çok çevreyle ilgili hizmetleri de
8. yerine getirmektedir.
2-) Toplumsal ve ekonomik kalkınmadaki önemi; ABD buğdaylarına bulaşan pas hastalığı, Anadolu’dan getirttirilen yabani form buğday genleriyle ortadan kaldırılmış ve bu yolla ABD buğday üretimine yılda 50 milyon dolarlık katkı sağlamıştır. Özellikle bitkilerden çeşitli maddeler (sanayi yağları, boyalar vb.) elde edilmektedir. İleride oluşacak yağ açıkları yeni yağ bitkilerinin bulunuşu ile karşılanabilir. Bazı türler de kuşlar, balıklar, sürüngenler gibi hayvanların gıda kaynağı durumundadır.İnsanlar, ilk çağlardan günümüze kadar hayvanları avlayarak, evcilleştirerek gıda kaynağı olarak, taşımacılıkta, giyimde ve tıpta kobay amaçlı kullanmışlardır. Yine kültüre alınan hayvanların yabani akrabaları, hayvan ıslahında kullanılmaktadır. Böceklere bakıldığında 1.200.000 böcek türünden, ancak 750 tür kültür bitkilerinde zararlı olmaktadır. Geri kalan türler bizim için faydalı türlerdir. Bunlardan bazıları tarımda zararlı türlerin üzerinde beslenerek bu türlerin savaşımında kullanılmaktadır. Bitkilerin büyük çoğunluğu tozlaşma için böceklere gereksinim duymaktadır.
3-) Bilimsel araştırmalar ve sağlık açısından önemi; Bugün hiç önemsenmeyen ve hiç tanınmayan küçücük bir bitki geleceğin en amansız hastalığını yenecek ilacın hammaddesi olabilir. Mikroorganizmalar 3000’den çok antibiyotiğin kaynağıdır. Bitkisel kökenli ilaçların yalnız ABD’deki günlük değeri 20 milyar doların üzerindedir.
Dünyada yaşayan bitki türlerinden en iyimser bir tahminle ancak % 10 ‘unun insanların ne gibi işlerine yarayabileceği bilinmektedir. Geri kalanı hakkında bilgimiz yoktur. Henüz hakkında bilgi sahibi olmadığımız bir türün ortadan kalkması, onun genetik yapısının, bilgisinin dünya yüzünden silinmesine yol açacak ve böylece insanlık belki de önemli bir hastalığın tedavi fırsatını kaybedilecektir.
4-) Canlıların beslenmesi açısından önemi; Çünkü: Geleceğin besinleri genetik çeşitliliğin ambarında saklıdır. Bugün sadece buğday için yapılacak ekonomik savaşların en etkili silahı, biyolojik çeşitlilik olarak kabul edilmektedir. Günümüzde 15 bitki türü, dünya nüfusunun %90’ını beslemektedir. Buğday, pirinç ve mısır dünya tahıl üretiminin 2/3’ünü oluşturmaktadır.
5-) Görsel güzellik açısından önemi; Estetik açıdan doğadaki çeşitlilik insan kültürüne renk ve çeşni katmaktadır. Kişilerin yaratma güçleri etrafındaki canlı ve cansız varlıkların çeşitliliği ile orantılı olarak artmaktadır. Örneğin biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir yörede (orman’da) yaşayan bir kişinin yaratıcılığı, aynı açıdan fakir bir yerde (çöl’de) yaşayana göre daha fazladır
BİYOÇEŞİTLİLİK,BİYOMLAR VE ÖZELLİKLERİ |
Canlıların okyanusların dibinden atmosferde yükselebildikleri en yüksek seviyeye kadar olan bölüme biyosfer denir. Biyosfer kelimesi "canlı küre"anlamına gelmektedir. Canlılar toprak yüzeyinden birkaç metre aşağıya kadar olan kısımlarda yaşamaktalarsa da insanoğlunun beşeri etkileri bu derinliği yüzlerce metreye kadar indirmiştir
Atmosferde ise kuş ve mikro organizmaların yüzlerce metre yükseğe kadar çıkmaları biyosferin, yerin üzerinde ve altında geniş bir katman halinde uzanmasını sağlar. Yerde yaşayan kara hayvanları için biyosfer 6500-6800 m, yeşil bitkiler için 6200 m, yüksekliğe kadar çıkabilir. Denizin altında 5000 m derinlikte canlıların yaşadığı saptandığından bu da biyosferin alt sınırını oluşturur. Biyosferin toplam kalınlığı yaklaşık 16 kmye ulaşır.
BİYOM: Biyosferin aynı iklim koşullarının ve aynı bitki örtüsünün egemen olduğu çok geniş bölümlerini belirten çevrebilim terimi.
Her biyomda, egemen bitki örtüsü, o biyoma özgü bir dizi hayvan topluluğunu barındırır. Her biyomun biyotası (bitkileri ve hayvanları), doğanın her yanında benzer özellikler taşır. Biyomlar, yaşam çevresi denilen içinde özel organizmaların yaşadıkları daha küçük birimlerden oluşurlar. Örneğin Ekvatoral iklim kuşağının bitki örtüsü ekvatoral yağmur ormanlarıdır.Bu ormanlarda yalnızca bu alana özgü fil, şempanze,leopar ve adı saymakla bitmeyecek kadar çok sayıda böcek türü yaşar. Yani ekvatoral yağmur ormanları kendi başına bir biyom oluşturmaktadır.
HABİTAT
Bir bitkinin veya hayvanın doğal olarak bulunduğu, yetişebildiği ve yaşayabildiği ortama habitat denilmektedir. Bu alan yeryüzünün herhangi bir yeri olabileceği gibi, bir insanın midesi de habitat olabilir
Örneğin, Köyceğiz gölü çevresinde taban suyunun yüksek olduğu yerler, sığla ağacının yetişebilmesi için ayrı bir ortam oluşturur. Bu alan sığla habitatıdır
DÜNYADA ÖNEMLİ BİYOM ALANLARI VE ÖZELLİKLERİ
Tropikal yağmur ormanları: Bu ormanlar yeryüzünün en çok yağmur alan Ekvator kuşağının 20°kuzeyi ve güneyi arasında kalır. Bu alanlarda hava daima sıcak ve nemlidir. Amazon Havzası en geniş tropikal yağmur ormanlarının bulunduğu alandır. Afrika’da Gine Körfezi’nden iç bölgelere ve Kongo Havzasına doğru uzanır. Güneydoğu Asya ve Avustralya’da da bu tür ormanlar yer yer vardır
Tropikal yağmur ormanları geniş yapraklı yapraklarını dökmeyen vb. çok sayıda yüksek ağacı barındırır. Buradaki ağaçların boyları 70 m’ye kadar uzayabilmektedir. Yüksek ağaçların üst kısımları tırmanıcı bitkilerle kaplı olduğundan güneş ışınları ormanın alt kısımlarına fazla ulaşamaz. Bu nedenle alt kısımdaki loş ortamda otsu ve alçak boylu bitkiler yaşar.
Devamlı yeşil kalan bu ormanlar, hayvan varlığı bakımından da zengindir. Çeşitli fil, orangutan, şempanze, maymun türleri, karıncalar, kertenkele, domuz, kurbağalar, antilop, kaplan, leopar, jaguar, yılan, papağan türleri, cennet kuşları, çok sayıda sürüngen, kuş ve böcek türü burada yaşar.
Genel olarak bütün yağmur ormanlarının katmanları:
1.Üst Katman: 50 metreden yüksek ışık istekleri fazla olan ağaçlardan oluşur. Bu katmanda avcı kuşlar ve kartallar barınır.
2.Çatı Katmanı: Yerden 30-40m.yukarıda üst katmandan 10-15m.aşağıda yer alan bu katmanda ağaç dalları ve sarmaşıkların birbirine geçmesiyle aşağılara gölge yapar. Güneş ışının yoğun olması nedeniyle canlıların çoğu bu katmanda yaşar.
3.Alt Katman: Daha az ışık alan bu katmanda daha genç ve küçük ağaçlar yer alır. Birçok bitki için uygun bir ortam sağlar. Bu katmanda Palmiye gibi küçük ağaçlar yetişir. Bodur ağaçların ve çalıların yaşadığı bu katmandaki canlıların gelişimi yukarılardan aşağıya inebilen güneş ışığı miktarına bağlıdır.
4.Ot Katmanı: Ormanın tabanında eğrelti otları ve diğer otların yaşadığı ve dökülmüş yapraklardan oluşan bu katman yerde yaşayan canlılar ve böcekler için uygun ortamı sağlar.
Tropikal yağmur ormanları dünya topraklarının %10 unundan daha az yer kaplamasına rağmen bitki ve hayvan türlerinin %50–70 ini barındırır. Bitki gelişimini olumsuz etkileyecek soğuk ve kurak dönem olmadığı için tür sayısı fazladır. Kara biyomlarında biokütlesi ve bitki ve hayvan çeşidi ve sayısı bakımından en zengin biyomdur. 10 km² lik bu ormanda;15.000 çiçek türü,400 kuş türü,60 kurbağa türü, 4.000 böcek türü, 750 ağaç türü, 100 sürüngen türü bulunur.
Tropikal yağmur ormanları ile ilgili aradığınız her türklü bilgi için tıklayınız:
Savan: Tropikal iklim bölgelerinde uzun boylu otlarla birlikte seyrek ağaç ve çalıların görüldüğü otlaklardır. Afrika’da, Avustralya’da ve Brezilya’nın güneyinde görülür. Çok çeşitli sayıda ve büyüklükte hayvanların yaşadığı ve beslendiği alanlardır.
Çeşitli çiçek ve böcek türleri, çayır köpekleri, Afrika vahşi köpeği, bizon, sırtlan, çakal, antilop, zebra, zürafa, babun, aslan, çıta, firavun faresi, deve kuşu, timsah, geyik, karaca, antilop, fil, yabani at ve eşek gibi otçullar ile etçil yırtıcıların iç içe bulunduğu bir yaşama alanıdır.
Savanlarda çıkan yangınlar çok büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Yangına uğrayan alanda otsu bitkiler yeniden gelişme imkânı bulsa da ağaç türleri yok olmakta ve savanlar sadece otların yetiştiği alanlar haline gelmektedir.
Çöl:
Bitki örtüsünün hiç bulunmadığı ya da çok seyrek olduğu aşırı kurak alanlardır. Çöllerde belli bir yağış mevsimi yoktur. Ara sıra kısa süren sağanak yağmurlar düşer. Bazen üst üste birkaç yıl yağmur yağdığı veya ardından yıllarca yağmur yağmayabilir. Bu nedenle organik madde üretiminin en düşük olduğu alanlar çöllerdir. İklim şartlarına göre aşırı düşük sıcaklığa sahip olan alanlara Soğuk çöl, kurak ve yüksek sıcaklıktaki alanlara da Sıcak çöl denilmektedir.
Sıcak çöller dönenceler arasında yaygındır. Kuzey Afrika’da Sahra Çölü, Orta Asya’da Gobi ve Tarım Çölleri, Arabistan Çölleri, Büyük Hint Çölü, Büyük Avustralya Çölü en bilinenleridir. Sıcak çöllerde suyun azlığı bitki ve hayvanlar için sorundur. Bu nedenle çöl bitkilerinin bir kısmı suyu bulduğu zaman onu en yüksek düzeyde kullanarak kısa sürede filizlenir, meyve verir ve tohum saçar, tohumlar da su buluncaya kadar bekler. Bazı bitkilerin su kaybını en aza indirmek için toprak üstündeki bölümleri çok küçüktür. Kaktüslerin suyu tutan gövdeleri vardır.
Bitkiler kuraklığın belirgin olduğu yerlerde daha fazla su kazanmak ve terlemeyi azaltmak için şu özellikleri gelişmiştir.
1-Bitkilerin kök sistemleri gelişmiştir.
2-Gövde bodur dallar kısadır.
3-Yaprak yüzeyleri kadife gibi tüylerle kaplıdır.
4-Yaprak zarları kalındır.
5-Bitkinin gövde dal ya da yaprakları dikenlidir.
Çöl hayvanları da susuzluğa dayanıklı hayvanlardır. Ayrıca birçok çöl hayvanının rengi diğer bölge hayvanlarına göre daha açıktır. Birçok çöl hayvanı bitkilerde olduğu gibi suyu depolayarak ya da kaktüslerde depolanan sudan temin eder.
Deve, çöl antilobu, kertenkele, örümcek, yarasa, yer sincabı, akbaba, yılan, karınca, akrep, çöl tilkisi, çöl kurbağası, bazı ve böcek ve kuş türleri yaşayan hayvanlardır. Çöllerde yeraltı sularının bulunduğu yerlerde Vaha denilen bölgeler bulunur.
ILIMAN ÇAYIRLAR ( Step, çayır, preriler):
Yağışların çölleşmeye neden olmadığı, ancak orman yetişmesi için de yetersiz olduğu alanlarda otlaklar oluşmuştur. Otlaklar toprak üstü örtüsü olarak toprağı korur, suyu tutar, kaynak sularını toplar, kirli havayı temizler, yaban hayvanlarına barınma imkânı sağlar, otçul hayvanlara beslenme imkânı sağlar
Stepler yazları sıcak ve kurak iklim bölgelerinde ağaçsız kısa boylu otların yetiştiği otlaklardır. Buradaki bitkiler rüzgâra karşı ayakta kalabilmek için kümeler halinde gelişirler. Ülkemizde İç Anadolu ve Trakya’da yaygındır. Steplerde, koyun, deve gibi hayvanlar otlatılır. Yer faresi, kör fare, tarla sincabı, yer sincabı gibi canlılar ile bıldırcın, serçe gibi kuş türleri de steplerde yaşar. Aşırı otlatma ve yanlış otlatma steplere büyük zarar verir. Ayrıca bazı kemirgenler de steplerin düşmanlarındandır.Çayır bölgelerinde lama, bizon, antilop, geyik, kanguru, bufalo, yabani at, zebra, fil, yırtıcı kuşlar vb. yaşar.
Tundra:
Kutuplar gibi soğuk, rüzgârlı ve az yağışlı bölgelerdeki bitki örtüsüne Tundra denir. Kuzey Yarı Kürede Kuzey Buz Denizi ile Kutup Dairesi arasında yani kutup bölgelerine yerleşmiş biyomlardır. Tundralarda buzullar etkili olur, yılın sadece 3 ayı buzsuz geçer ve gün içindeki en yüksek sıcaklık bile 10°C den azdır. Toprağın buzlu yapısı sıcak mevsimlerde 30–40 cm derinliğe kadar çözünebilir. Bu zamanda da ortalık çamur deryası haline gelir
Tundralarda toprak çoğunlukla donmuş olduğundan bitki türleri bakımından fakir, ağaç yetişmesine uygun değildir. Tundralarda rüzgâra ve soğuğa dayanıklı kara yosunu, ot, bodur çalılar ve likenler yaşar.Tundralardaki hayvan türleri de sınırlıdır. Ren Geyiği, Misk Öküzü, Yer faresi, Kutup tilkisi, Boz ayı, kutup ayısı, Karibu, Palyaço ördek, birkaç kuş ve böcek türüne rastlanır.Tundralarda kar kuşları, kar kazları ve baykuşlar bulunur. Ayrıca çok sayıda böcek türü ve nadir olarak kurbağa ve sürüngenler vardır.
Çalılık: Çeşitli çalı ve bodur ağaçlardan oluşan bitkilere sahiptir. Çakal, yaban koyunu, keçi tavşan, kurt, çalı kuşu, tilki, puma, kokarca, böcek ve kuş türleri bulunur.
İğne Yapraklı Ormanlar: Kutuplara göre daha az soğuk ve kısmen yağışlı bölgelerde kozalaklı ağaç ormanları biyomu başlar.
Sibirya, İskandinavya, Kanada gibi soğuk yerlerden başlayıp, Akdeniz’e kadar inen çam ormanları (sarıçam, karaçam, ladin, köknar, huş, K.Amerika’da sekoya sediri, köknar, sedir gibi reçineli ve soğuğa dayanıklı ağaçlardan oluşan ve Sibirya boyunca Tayga adı verilen ormanlar) bu biyoma girer. Bu türe İğne yapraklı ormanda denir.
Çevresi genellikle karla kaplı olan bu kuşakta geyik, kar tavşanı, kurt, şahin ve baykuş, samur, vizon, vaşak, kunduz, kartal, baykuş, çeşitli kuş ve böcek türleri gibi hayvanlar yaşar.
Deniz Biyomları: Bitkisel planktonlar.Balık türleri,midye,yengeç,ahtapot,deniz anası,deniz yıldızı,
Tatlı su biyomları:Saz ,kamış,nilüfer gibi bitkiler.Balıklar,kurbağalar,solucanlar,
Kutuplar: Soğuk çöller Antarktika ve Gröndland’da bulunur. Buzlarla kaplı olduğu için yağış alan kıyı kesimleri dışındaki yerlerde yaşam pek mümkün değildir.
Genel olarak yer buzullarla kaplı olduğu için bitki örtüsü yoktur. Yağış alan bölgelerde ise buzlar eridikten sonra bitkiler ortaya çıkar.
Buralarda yaşayan kutup tilkisi, penguen, fok, kutup ayısı ve bazı kuşlar besinini denizden sağlarlar.
BİYOLOJİK ZENGİNLİĞİN ÖNEMİ:
1-) Doğal dengeyi sağlamadaki(çevreyle ilgili önemi) önemi; Yeryüzünün sağlığı konusunda tartışılmayacak tek gösterge biyoçeşitliliktir. Biyoçeşitlilik, yaşamın devamını sağlayan ekolojik dengenin temel öğesidir. Bitkilerin besin zincirinin ilk halkasını oluşturmaları hayvanlara besin olmaları ve insanların onları çok değişik amaçlarla kullanmaları yanında dünya atmosferinde oksijen ve CO2 dengesini sağlamaları, yani bir Oksijen üretici olmaları açısından vazgeçilemez canlılardır. Ayrıca ekosistem içinde canlıların hepsinin kendine göre bir görevleri vardır. Böcekler, bitkilerin tozlaşmasını sağlayarak bitki yaşamının devamlılığı ve çeşitliliğine olanak vermekte ve ekosistemin devamlılığını sağlamaktadır. Yine böceklerin önemli bir kısmı, organik maddelerin ayrışmasını ve tekrar toprağa kazandırılmasını sağlamakta adeta doğada birer gönüllü temizlik işçisi gibi çalışmaktadır. Bu etkileşim içinde canlı türlerinden herhangi birine verilecek zarar bütün sisteme zarar vermekte ve doğadaki yaşam dengesini bozabilmektedir.
Biyolojik çeşitlilik, çevrenin sağlıklı olmasını sağlayan bu çevreyle ilgili hizmetlerin bazıları şunlardır:
1. Doğadaki oksijen ve karbondioksit döngüsünün ve besin zincirinin devamlılığının sağlanması
2. ve hayvanlar arasındaki enerji alışverişinin sağlaması da önemlidir.
3. Böcek ve zararlı hayvanların biyolojik kontrolü,
4. Bitki çiçeklerinin tozlaşması ve meyve tutması,
5. Su ve toprak korunması,
6. Su ve mineral döngüsünün sağlanması,
7. Doğal geri dönüşüm ve atıkların ayrışması gibi pek çok çevreyle ilgili hizmetleri de
8. yerine getirmektedir.
2-) Toplumsal ve ekonomik kalkınmadaki önemi; ABD buğdaylarına bulaşan pas hastalığı, Anadolu’dan getirttirilen yabani form buğday genleriyle ortadan kaldırılmış ve bu yolla ABD buğday üretimine yılda 50 milyon dolarlık katkı sağlamıştır. Özellikle bitkilerden çeşitli maddeler (sanayi yağları, boyalar vb.) elde edilmektedir. İleride oluşacak yağ açıkları yeni yağ bitkilerinin bulunuşu ile karşılanabilir. Bazı türler de kuşlar, balıklar, sürüngenler gibi hayvanların gıda kaynağı durumundadır.İnsanlar, ilk çağlardan günümüze kadar hayvanları avlayarak, evcilleştirerek gıda kaynağı olarak, taşımacılıkta, giyimde ve tıpta kobay amaçlı kullanmışlardır. Yine kültüre alınan hayvanların yabani akrabaları, hayvan ıslahında kullanılmaktadır. Böceklere bakıldığında 1.200.000 böcek türünden, ancak 750 tür kültür bitkilerinde zararlı olmaktadır. Geri kalan türler bizim için faydalı türlerdir. Bunlardan bazıları tarımda zararlı türlerin üzerinde beslenerek bu türlerin savaşımında kullanılmaktadır. Bitkilerin büyük çoğunluğu tozlaşma için böceklere gereksinim duymaktadır.
3-) Bilimsel araştırmalar ve sağlık açısından önemi; Bugün hiç önemsenmeyen ve hiç tanınmayan küçücük bir bitki geleceğin en amansız hastalığını yenecek ilacın hammaddesi olabilir. Mikroorganizmalar 3000’den çok antibiyotiğin kaynağıdır. Bitkisel kökenli ilaçların yalnız ABD’deki günlük değeri 20 milyar doların üzerindedir.
Dünyada yaşayan bitki türlerinden en iyimser bir tahminle ancak % 10 ‘unun insanların ne gibi işlerine yarayabileceği bilinmektedir. Geri kalanı hakkında bilgimiz yoktur. Henüz hakkında bilgi sahibi olmadığımız bir türün ortadan kalkması, onun genetik yapısının, bilgisinin dünya yüzünden silinmesine yol açacak ve böylece insanlık belki de önemli bir hastalığın tedavi fırsatını kaybedilecektir.
4-) Canlıların beslenmesi açısından önemi; Çünkü: Geleceğin besinleri genetik çeşitliliğin ambarında saklıdır. Bugün sadece buğday için yapılacak ekonomik savaşların en etkili silahı, biyolojik çeşitlilik olarak kabul edilmektedir. Günümüzde 15 bitki türü, dünya nüfusunun %90’ını beslemektedir. Buğday, pirinç ve mısır dünya tahıl üretiminin 2/3’ünü oluşturmaktadır.
5-) Görsel güzellik açısından önemi; Estetik açıdan doğadaki çeşitlilik insan kültürüne renk ve çeşni katmaktadır. Kişilerin yaratma güçleri etrafındaki canlı ve cansız varlıkların çeşitliliği ile orantılı olarak artmaktadır. Örneğin biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir yörede (orman’da) yaşayan bir kişinin yaratıcılığı, aynı açıdan fakir bir yerde (çöl’de) yaşayana göre daha fazladır