| Yaygın Forum|
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Hz.Hüseyin Sıffin savaşında küstügü Abdullah ile nasıl barıştı?

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

rap_quzeli

rap_quzeli
Hızlı Üye
Hızlı Üye

Resulullah (sas)'ın aziz torunu Hz. Hüseyin, meşhur kumandan Amr bin As'ın oğlu Abdullah ile konuşmuyordu. Yani küstü.
Niçin küsmüştü, niçin konuşmuyordu, sonra nasıl barıştılar? Barışa muhtaç günümüze de mesaj dolu bu tarihi olayı gelin birlikte okuyalım. Kütüb-ü Sitte'den özetleyerek..
Mescid-i Saadet'e gelen Hz. Hüseyin, selam verip bir köşeye çekilerek oturdu. Selamı alan Amr bin As'ın oğlu Abdullah ise yanındakilere eğilerek dedi ki:
- Şu zatı görüyorsunuz ya, melekler şu an yeryüzündeki insanların en hayırlısının bu olduğuna kanidirler. Ne yazık ki böyle en hayırlı insan benimle küs duruyor, konuşmuyor. Sahralar dolusu koyunum olsa benimle konuşması için müjde olarak verirdim doğrusu..
Bu değerlendirmeyi dinleyen Ebu Said el Hudri:
- Madem Hüseyin'in şu anki yeryüzü halkının en hayırlısı olduğuna inanıyorsun, öyle ise ben sizi barıştırırım.. diyerek araya girdi. Ertesi günü Abdullah'ı da yanına alıp Hz. Hüseyin'in evine gittiler. Kendisi önce girdi, Abdullah'ı da ısrardan sonra kabul ettirdi. Büyük bir saygı ile içeri girip kapıya yakın yere oturan Abdullah'a ilk soru şöyle geldi:
- Benim şu anki yeryüzü halkının en hayırlısı olduğumu söylemişsin, bu doğru mu?
- Elbette doğrudur. Onda hiç şüphem yoktur.
- Madem öyledir, Sıffin'de neden Muaviye tarafında yer alıp babama karşı savaştın? Halbuki babam benden de hayırlıydı?
Böyle bir sorunun geleceğini bilen Abdullah, iki dizi üzerine gelerek:
- Resulullah'ın aziz evladı, lütfen beni birazcık dinle, sonra vereceğin karara gönülden razıyım, onu da peşinen bil.. dedikten sonra olayın iç yüzünü anlatmaya başladı.
- Babam Amr bin As, vaktiyle benim elimden tutarak senin şanı yüce deden Resulullah'ın huzuruna götürüp şikayet ederek şöyle demişti:
- Ya Rasulallah, bu oğlum ibadette aşırı gidiyor, bütün gece namaz kılıyor, bütün günlerde de oruçlu bulunuyor. Bu kadar ileri gitme diyorum bana itaat etmiyor, dinlemiyor..
Senin şanı yüce deden bana o gün ne dedi biliyor musun?
- Abdullah, ben de gece namaz kılarım, ama uyurum da, ben de oruç tutarım ama yerim de.
Sen de öyle yap, bu kadar aşırı gitme.
Bundan sonra da hiç unutamadığım şu ikazını yapmıştı:
- Abdullah, sakın babana itaatsizlik edip de sözünden çıkma!
İşte beni Sıffin'de size karşı getiren, aziz dedenin bu tembihidir. Ben babamla birçok savaşlarda birlikte oldum. Şam'ın, Filistin'in, Mısır'ın fethinde yanından ayrılmadım. Ama Sıffin'e gelince durdum, yanında yer almaktan kaçındım. Buradaki cephe, bundan öncekiler gibi yabancılardan oluşmuyordu. Bunun üzerine babam bana ısrar etti, babaya itaat etmem gerektiğini Resulullah'ın söylediğini hatırlattı. Ben de o tembihe karşı gelmiş olmamak için babamın yanında yer aldım, dolayısıyla size karşı düşmüş oldum. Ancak şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, asla ok atmadım, asla kırıcı bir söz söylemedim. Sadece babama itaatsizlik etmiş olmamak için yanında bulundum.. Abdullah, sözlerine şunu da ekler:
- Buna rağmen keşke ben katıldığım önceki savaşlardan birinde yirmi sene önce ölseydim de bu olayda sizin karşınızda yer almış duruma düşmeseydim. Gece gündüz bunun pişmanlığını duymakta, tövbe istiğfarını sürdürmekteyim..
Bu sözlerden sonra Hz. Hüseyin'in yüzünde tebessüm işaretleri görülür.
- Allah herkesin niyetini bizden iyi bilir.. der. Bu sırada Ebu Said el Hudri'nin teklifi duyulur:
- Kucaklaşma zamanı gelmedi mi?
Abdullah, oturduğu yerden kalkarak Hz. Hüseyin'e doğru yürür, muhabbetle kucaklaşırlar, küs duran Müslümanlara böyle örnek vermiş olurlar.

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz