| Yaygın Forum|
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Türk Tarihçiler

Sayfaya git : Önceki  1, 2

Aşağa gitmek  Mesaj [2 sayfadaki 2 sayfası]

1Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:31 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Konunun ilk mesajı :

Abdi Paşa (nişancı) . - (17.12.1691)


Osmanlı devlet adamı ve tarihçi. Asıl adı Abdurrahman�dır. İstanbul�un
Anadoluhisarı semtinde dünyaya geldi. Doğum tarihi belli değildir.
Eğitim ve öğretimini Enderun-ı hümayunda tamamladı. 1648�de Saray-ı
Hümayunun Büyük Oda kısmında ilk resmi vazifesine başladı. İki sene
sonra Seferli Koğuşuna atandı. Bu vazifede 1659�a kadar kalan Abdi
Paşa, Has Oda�ya tayin edildi. 1665�te tuğra çekme vazifesi verildi.
1668�de sır katipliğine getirilen Abdi Paşa ertesi sene Temmuz ayında
vezirlik rütbesi ile nişancılık nasbına tayin edilerek saraydan
ayrıldı. Uzun süre bu vazifede kalan Abdi Paşa Çehrin Seferi sırasında
İstanbul kaymakamı oldu (1678). Ertesi sene dördüncü vezirliğe terfi
etti. İkinci vezir iken 1682�de Basra valiliğine tayin edildi. On sene
kadar çeşitli illerde valilik yaptı. 1690�da Kandiye, sonra Sakız
muhafızlığına getirildi. Sakız muhafızı iken 1692 yılında vefat etti.

ESERLERİ

Abdi Paşa, devlet hizmetleri dışında Vekayiname adlı Osmanlı tarihi ile
meşhur olmuştur. Bu eserini Has Oda�da vazifeliyken Dördüncü Mehmed
Hanın isteği üzerine yazmaya başlamıştır. Eserin dili oldukça sade
olup, üslubu güzeldir. Dördüncü Mehmed Han zamanı için birinci derecede
kaynak olan bu eser, daha sonraki tarihçiler tarafından kullanılmıştır.
Eser henüz yayınlanmamış olup, yazma nüshası Topkapı Sarayı
Kütüphanesinde mevcuttur.

Abdi Paşanın, ayrıca edebi sahada da çalışmaları vardır. Abdi mahlası
ile yazdığı şiirlerini bir Divan�da toplamıştır. Ayrıca Ka�b bin
Züheyr�in Kaside-i Bürde�sine ve Divan-ı Urfi�deki bazı şiirlere
şerhler yazmıştır.


26Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:38 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Onun eski Türkçe üzerindeki çalışma ve eserlerine gelince, bu mesele
başlıbaşına bir tarihtir. Çin kaynaklarıyla Alâ ed-Din Cüveynî gibi
bazı İslam yazarları istisna edilirse, Avrupalılar, eski Türk
yazıtlarının ancak 18.yüzyılın ikinci yarısında farkına varmışlardır.
Bunlardan ilk bahseden kimseler Hollandalı N.C.Wiytsen, (1641-1717) Çar
1.Petro (1672-1725) zamanında yaşamış S.U.Remezov adlı bir Rus memuru
ve Poltava Savaşı’nda (1709) Ruslar’a esir düşerek Sibirya’ya sürülen
İsveçli subaylardan Strahlenberg (1726-1730) olmuştur…
Radloff’un henüz okunmamış olan bu yazıtları araştırmak maksadıyla
1891’de Petersburg Akademisi tarafından tertiplenen bir sefer heyetinin
başında Orhon Bölgesi’ne gitti. Bu heyette ondan başka Sçegolev,
Klementz, Dubin Yadrintsev ve Levin gibi bilginler de vardı. Radloff
önce bu gezi hakkında bir önhaber (…1892-93) yayımlandı ve toplanan
mazemeyi iki seri halinde neşre başladı…
… Yenisey ve Orhon yazıtları hakkındaki Fin neşriyatına (1889-1892) ve
Radloff tarafından yayımlanan atlasa dayanarak (1892, 93, 96, 99),
Danimarkalı dil bilgini Vilhelm Thomsen de, Radloff ile yarış halinde
bu yazıtların alfabesini çözmek için çalışıyordu. Thomsen 25 Kasım 1893
tarihinde eski Türk yazıtlarında kullanılan alfabenin sırlarını
tamamıyla çözmeye muvaffak oldu ve araştırmalarının neticesini bir
mektupla Radloff’a bildirdi. Bu keşifle ilgili Dėchiffrement de
In******ions de I’Orkhon et de I’Iėnissėi, 1894 adlı 15 sayfalık
broşürünü 15 Aralık 1893’te Danimarka Akademisi’ne sundu ve çözümünü
gösteren bir listeyi Radloff’a da yolladı.
Bu sırada Radloff da 11 kadar işareti çözmüş olmakla beraber, bütün
metni ancak 1894’da Thomsen’in anahtarını kullanmak suretiyle
okuyabildi ve ilk denemesini Die alt-türkischen Inschriften der
Mongolei I.Das Denkmal zu Ehren des Pirnzen Kül Tegin adı altında 1894
kasımında 35 sayfalık bir broşür halinde ancak 50 nüsha bastırarak
meslektaşları arasında dağıttı.
Kısa zaman içerisinde üç fasikül halinde (Mart 1894, Mayıs 1894, Ekim
1895) Koşo Tsaydam yazıtlarını da neşretti ve bunları sonradan bir cilt
halinde birleştirerek tekrar yayımladı. 1897’de bu eserlerin ‘Neue
Folge’ (yeni serisi) aynı yılın aralığında Radloff ve Melioranskiy
tarafından hazırlanmış Rusça tercümesi ve nihayet 1899 martında
Tonyukuk yazıtlarının Z**ite Folge (ikinci serisi) neşredildi.
Radloff, Uygurca el yazma metinler üzerinde ancak 1898’den sonra
çalışmaya başladı. Bir yıl sonra Altuigursche Sprachproben aus Turfan,
1906’da A.Grün**del’in seferinde bulunan Uygurca metinler ile Ein
uigurischer Text aus dem XII. Jh., 1909’da Cuastuanit, Buss gebet der
Manichäer 1909-1912’de altı kitap halinde Alttürkische Studien ile
Uygurskie Fragmenti 1911’de Kuan-şi-im Pusar ve 1913’de
Suvarnaprabbasa’nın metnini neşretti, Radloff’un ölümünden sonra Malov
1928’de Uigursche Sprachdenkmäler adı altında bir cilt halinde diğer
metinleri ve 1930 yılında Suvarnaprabbasa’nın yine Radloff tarafından
yapılmış olan tarcümesini yayımladı…
... Fakat onun hususi hayatı hakkında kaynaklardan pek çok bilgi
edinmek mümkün değildir. Şternberg’in makalesinden öğrendiğimize göre,
Almanya’daki 1848 isyanları küzüklüğünde Radloff’a büyük tesir
yapmıştır. Radloff, hayatı müddetince filoloji ile birlikte bilhassa
felsefe ve kalisek edebiyatı da sevmiştir.
Halen Seattle’de bulunan Prof. Dr. N.Pope’nin bana yazdığına nazaran,
Radloff’un ölümünden sonra karısı Berlin’e dönmüş ve birkaç yıl sonra
aynı şehirde ölmüş, biricik oğulları Aleksander ise 1930 sıralarında
Paris’te mide kanserinden vefat etmiştir. Ayrıca Radloff’un iki kız
çocuğu vardı.
Friedrich Wilhelm Radloff kendisi 29 Nisan (yeni takvime göre 12 Mayıs) 1918 günü Petersurg’da hayata gözlerini kapamıştır.
Radloff’un ölümünden sonra kurulan Dadlovdkiy krujok (Radloff Birliği)
Barthold’un reisliği altında her ay toplanarak yıllarca ilim
çalışmasını devam ettirmiştir. 1930 yılında Barthold’un ölümünden sonra
bu işi A.Nsamoyloviç idare etmiş, fakat 1937’de bu birlik dağıtılarak
Samoyloviç öldürülmüş ve Radloff’un da Alman casusu olduğu ileri
sürülerek adının eserlerde anılması yasak edilmiştir. Son yıllarda onun
adı (1953) ilmi eserlerde yine gözükmeye başlamıştır.
(W.Radloff, Sibirya’dan 1.Cilt, XIII-XXVII)

27Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:38 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Yılmaz Karakoyunlu ( 1936)
--------------------------------------------------------------------------------
ANAP İstanbul Eski Milletvekili-
İSTANBUL - 1936, Mahmut Fikret, Melek - Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi, ABD University of Georgia Master, İstanbul
Üniversitesi Doktora - İngilizce - Siyasi Tarih Dr. - İktisatçı, Yazar
- XX nci Dönem İstanbul Milletvekili - Evli, 2 Çocuk.

GÜNDEM GÜNDEM GÜNDEM 5 HAZİRAN 2001

özelleştirmeye özel bakan

�Salkım Hanım� kabinede
Milliyet 5 Haziran 2001

Özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanlığı�na getirilen ANAP İstanbul
Milletvekili Yılmaz Karakoyunlu, sanatçı kişiliği ile tanınıyor. Yazar
olan Karakoyunlu, Şanlıurfa kökenli bir ailenin çocuğu olarak 1936
yılında İstanbul�da doğdu. Babası hukukçu Mahmut Fikret Bey, Demokrat
Parti kurucularından. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi�ni bitirdikten
sonra ABD�de master, İstanbul Üniversitesi�nde doktora yaptı. Bir
dönem, "Banker Kastelli" olarak bilinen Cevher Özden�in danışmanlığında
bulundu. Edebiyata şiirle başladı, öykü ve romanla devam etti. Son
dönemde, "varlık vergisi" uygulanan Türkiye�deki gayrimüslimlerin
trajik öyküsünü anlatan "Salkım Hanım�ın Taneleri" romanıyla gündeme
geldi. Aynı adla beyazperdeye aktarılan kitap, Karakoyunlu�ya 1990
Yunus Nadi Roman Ödülü�nü getirdi.

28Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:39 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Abdurrahman Şeref ( 1853)- (1925)
--------------------------------------------------------------------------------
Devlet adamı, tarihçi ve Osmanlı Devletinin son vak�anüvisti. 1853'te
İstanbul�da doğdu. 1925'te öldü. İlk tahsiline Eyüp mahalle mektebinde
başladı. Eyüp Rüşdiyesinde okudu. Bundan sonra 1873�te Mekteb-i
Sultaniyi yani Galatasaray Lisesini bitirdi. Mahrec-i Aklam adlı
mektebe umumi tarih hocası oldu. Bu vazifesinden sonra da Mekteb-i
Sultanide daha sonra da, Muallim Mektebinde umumi tarih hocalığı
yaptı.Daha sonra Mülkiye Mektebine müdür oldu. Burada genel coğrafya,
Osmanlı tarihi, İslam tarihi, istatistik ve ahlak dersleri okuttu.
Sonra da Darülfünuna devletler tarihi hocası oldu. Pekçok yerde hocalık
ve müdürlük vazifeleri yaptıktan sonra, Defter-i Hakani Nezaretine,
A�yan meclisi üyeliğine, Maarif Nazırlığına tayin edildi. İki defa
Maarif Nazırı oldu. Bu vazifesinin yanında telif edilen eserleri tetkik
komisyonu üyeliği, vak�anüvistlik, Tarih-i Osmani Encümeni Reisliği ve
A�yan Heyeti ikinci reisliği gibi vazifeler verildi.

Birinci Dünya Savaşından sonra İttihat ve Terakki hükumeti iktidardan
çekilince yeni kurulan Müşir İzzet Paşa kabinesinde önce Posta ve
Telgraf Nazırı sonra da Devlet Şurası başkanı oldu. Salih Paşa
kabinesinde önce vekaleten sonra da asaleten Maarif Nazılırlığı yaptı.
Salih Paşa istifa edince açıkta kaldı. Kuvay-ı Milliye İstanbul�a gelip
A�yan Heyeti kaldırılınca, Abdurrahman Şeref�in a�yan üyeliği sona
erdi. Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinin ikinci seçim
devresinde, 1923�te İstanbul Milletvekili oldu. Ankara�ya gidip
Kızılay�a başkan seçildi. Milletvekilliği sırasında hastalandı ve
İstanbul�a döndü. 1925�te öldü. Mezarı Edirnekapı�dadır.
Devlet adamlığından ziyade tarihçiliği ile meşhur olan Abdurrahman Şeref, saliseden balaya kadar bütün rütbeleri kazanmıştı.

ESERLERİ

Fezleke-i Tarihi Düvel-i İslamiye (İslam Devletleri tarih özeti),
Tarih-i Devlet-i Osmaniye, Fezleke-i Tarih-i Devlet-i Osmaniye,
Zübdet-ül-Kısas, Tarih-i Asr-ı Hazır (Yaşadığımız asrın tarihi), Harb-i
Hazırın Menşei (Birinci Dünya Harbinin sebeplerine dairdir), Sultan
Abdülhamid-i Sani�ye Dair, Tarih Muhasebeleri, Umumi Coğrafya-yı
Umrani, İlm-i Ahlak ve İstatistik, Lütfi Tarihi�nin sekizinci cildini
hazırlamış ve Tarih-i Osmani Encümeni ve Türk Tarih Encümeni
mecmualarında pekçok makaleleri neşredilmiştir.

29Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:39 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Ahmet Rasim ( 1865)- (21.09.1932)
--------------------------------------------------------------------------------
1865'te İstanbul' da doğan Ahmet Rasim Ahmed Mithat'ın yönlendirmesiyle
basın hayatına atıldı; makale, sohbet, şiir ve çevrilerini çeşitli
dergi ve gazetelerde yayımladı. Cumhuriyet döneminde İleri, Vakit,
Akşam ve Cumhuriyet gazetelerinde yazdı.

Ders kitapları ve çevirileri dışında 140 kadar yapıtı vardır. Roman ve
öykülerinde İstanbul hayatına dair ilginç betimlemelere rastlanır.
Liselerde okutulmak üzere yazdığı Resimli ve Haritalı Osmanlı Tarihi
(1910-1912; bu dört ciltlik yapıt 1966'da yeni harflerle Meydan
gazetesinde yayımlandı), �faide� başlığı altında ve dipnotlarıyla
önemlidir. Şehir Mektupları'nda (4 cilt, 1910-1911) II. Abdülhamit
döneminin İstanbul'unu büyük bir gözlem yeteneği, sade ve kıvrak bir
üslupla anlatır.

En büyük özelliği, yazılarını bir sohbet havası içinde yazması ve
okurunu daha ilk cümleden kucaklamasıdır. Çeşitli yazınsal akımların
dışında kalarak kendine özgü bir üslup ve ironiyle ortaya koyduğu
yapıtlar geniş bir kitlesi tarafından zevkle okunan Ahmet Rasim altmış
kadar da şarkı bestelemişti.

Gazeteci, tarihçi, yazar Ahmet Rasim 21 Eylül 1932�de Heybeliada' daki evinde öldü.

Romanya Mektupları
Bütün Eserleri 5
Ahmet Rasim
Arba Yayınları / Ahmet Rasim Bütün Eserleri

...Romanya Mektupları gezi izlenimlerini anlatan bu türdeki tek
kitabıdır. 1. Dünya Savaşı yıllarında Romanya Cephesi'ndeki Osmanlı
Ordusu'nun başarılarını kutlamak ve askere tütün vs. hediyeler dağıtmak
için Tasvir-i Efkar gazetesinin yazarı olarak cepheye giden Ahmet
Rasim, cephe ve cephe gerisini, çeşitli uluslardan askerlerin
ilşkilerini keskin gözlemciliği ve kendine has
üslubuyla yazmışdı. Yazılar önce Tasvir-i Efkar gazetesinde yayınlanmış ve daha sonra 1917 yılında kitap haline gelmiştir.
...Falih Rıfkı Atay'ın Suriye Cephesini anlatan "Zeytindağı" ve Ahmet
Rasim'in Romanya Cephesini anlatan "Romanya Mektupları" bu türün
başlıca örnekleridir.

30Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:40 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Ali Birinci ( 25.08.1947)
--------------------------------------------------------------------------------
PROF. DR. ALİ BİRİNCİ

25 Ağustos 1947' de Hendek' te (Sakarya) Balıklı Şeyh köyünde doğdu.
Babası Şeker(1925- 1993), annesi Müzeyyen hanım(1924- 1977) tütün
ziraatiyle geçiniyordu.

Ali BİRİNCİ İlk mektebin ilk üç senesini köyünde, son iki senesini
Hendek'te okudu. Cumhuriyet İlkokulunu (1960), Hendek Orta Okulunu
(1963), Ankara Polis Kolejini(1966) bitirdi. Polis Enstitüsü 1.
sınıfından ayrılarak A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi, İktisat ve Maliye
Bölümünden mezun oldu (1973),

Emniyet Genel Müdürlüğünde (1973 - 1976), Cumhuriyet Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi (Sivas) Tarih Bölümünde çalıştı (1976 - 1988) .
30 Haziran 1988'de Polis Akademisinde vazifeye başladı. Türk Siyasi
Tarihi ve İnkılâp Tarihi dersleri veriyor. 18 Haziran1986' da, Hürriyet
ve İtilâf Fırkası başlıklı doktorasını verdi. 1993' de doçent, 2000' de
Yakınçağ Tarihi profesörü oldu.3 Ekim 1989-25 Eylül 1990 arasında
Fransa�da Paris�te meslekî çalışmalarda bulundu.25 Eylül 2002-28 Temmuz
2004 devresinde Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi�nde ders verdi
ve Üniversitenin dergisi Sosyal Bilimler�i dokuz sayı çıkardı ve bu
arada Kırgızca ve Rusça kurslarına devam etti.
Ali Birinci yazı hayatı 1968 senesinde şiirle başladı ve ilk şiiri o
zaman Siyasal Bilgiler Fakültesi�nde bulunan öğrenci derneklerinden Hür
Düşünce Kulübü �nün yayın organı Millî Düşünce dergisinde ( Ocak 1968)
çıktı. Daha sonra Fikir ve Sanatta Hareket dergisinde ilk denemeleri ve
diğer şiirleri basıldı. Doktora tezini verdikten ( 18 Haziran 1986)
sonra bilhassa Tarih ve Toplum, Dergâh, Yeni Türkiye, Polemik, Türk
Yurdu ve Kebikeç ile Müteferrika dergilerinde yakın devrin siyasî
hayatı, tarihî şahsiyetleri ve yazarları hakkında yazılar yazdı. Bu
yazılarının 1999 senesi sonuna kadar neşredilmiş olanları Dergâh
yayınları tarafından üç cilt hâlinde bastırıldı. Bu arada başka
yazarların eserlerinden yirmi kadarını baskıya hazırladı.

KİTAPLARI ve MAKALELERİ:

I-KİTAPLARI:

1-Hürriyet ve İtilaf Fırkası, İstanbul, 1990, 300 s. Dergâh Yayınları.
2- Matbuat Âleminde Birkaç Adım, İstanbul 1992, 68 s. Emek Matbaacılık
3- Müverrih-i Mâderzâdın Fülânnâmesi, İstanbul 1994, 87 s. Emek Matbaacılık
4- Tarihin Gölgesinde, İstanbul, 2001, 456 s. Dergâh yayınları
5- Tarih Yolunda, İstanbul, 2001, 328 s. Dergâh yayınları
6- Tarih Uğrunda, İstanbul, 2001, 270 s. Dergâh yayınları
7- Tarihin Alacakaranlığında,

II-BASKIYA HAZIRLADIĞI KİTAPLAR:

1- Abdülmecid Fehmi (Derin), Manastır�ın Unutulmaz Günleri (Haz. Ayşe Şen-Ali Birinci), İzmir, 1993 , 44 s.
2 Selim Nüzhet Gerçek (Haz. Ali Birinci- İsmail Kara) İstanbul'dan Ben de Geçtim, İstanbul 1997 296 s. Kitapevi
3- Mahalle Mektebi Hatıraları (Haz. İsmail Kara-Ali Birinci) İstanbul,
1997 194 s. Kitabevi. İkinci baskı :İstanbul, 2005 ,467 s. Dergâh
Yayınları
4- "Kamil Kepecioğlu" Tarih Lûgatı,(Haz.Ali Birinci) Ankara, 1999 365 s. 21.Yüzyıl Yayınları s. IV-X
5- "Mehmet Behçet Yazar" Edebiyatçılar Âlemi(Haz.Ali Birinci) Ankara 1999, 344 s. 21. Yüzyıl Yayınları.
6- Süleyman Necati Güneri (Haz. Ali Birinci),Hatıra Defteri, (İstanbul, 1999) 118s.Dergâh Yayınları
7- Mahmut Nedim Bey, Arabistan'da Bir Ömür (Ali Birinci), İstanbul, 2001 228 s. İsis yayınları.
10- Kamil Su, Karaosmanoğlu Halit Paşa (Haz:Ali Birinci), Manisa, 2002 96 s. Celal Bayar Üniversitesi Yayını
11-Ahmet Kemal Üçok,Görüp İşittiklerim (Haz.Ali Birinci), Ankara,2002 591 s. Okuyan Adam Yayınları
12-Ahmet Kemal Üçok,Çankırı Coğrafyası (Haz.Ali Birinci), Ankara ,2002 205 s. Okuyan Adam Yayınları
13-Hasan Üçok,Çankırı Tarih ve Halkiyatı (Haz.Ali Birinci), Ankara,2002 435 s. Okuyan Adam Yayınları
14-Tahsin Nahit Uygur ,Çankırı Halk Edebiyatı (Haz.Ali Birinci),Ankara ,2002 248 s. Okuyan Adam Yayınları
15-Zeki Mesud Alsan,Mustafa�nın Romanı-Memleket Çocuğu (Haz.Ali Birinci), Ankara,2002 239 s. Vadi yayınları
16-Osman Turan (Haz. Ali Birinci),Ankara,2003, 252 s. Alternatif Yayınları
17-Turhan Yörükan-Ayda Yörükan, Üniversitede İlim ve Ahlak (Haz. Ali Birinci),Ankara, 2003 256 s. Vadi yayınları
18- Zeki Mesud Alsan, Mustafa�nın Romanı- Hürriyet Pervanesi (Haz. Ali Birinci) , Ankara , 2006 , 280 s. Vadi Yayınları
19-Mehmet Selâhattin , Bildiklerim ( Cüneyd Okay ile)) , Ankara , 2006 , 196 s. Vadi Yayınları
20- M.Şerif Korkut, Hayattan Çizgiler-Tanıdıklarım (Haz.Ali Birinci) , İstanbul, 2006 , 112 s. Ötüken yayınları

ŞİİRLERİ ve MAKALELERİ:
1968

1- � Özlem�( şiir), Millî Düşünce, Sayı. ( Ocak 1968), s.15; Sonbahar
adıyla tekrar basıldı ( Fikir ve Sanatta Hareket, Sayı. 47, Kasım,
1969, s. 25).
2- � Sevgiliye�( şiir), Fikir ve Sanatta Hareket, Sayı. 36 ( Aralık 1968), s. 25

1969

1-� Gecede� (şiir), Fikir ve Sanatta Hareket, Sayı. 40( Nisan 1969), s. 22

1970

1-� Bir Dosta Mektuplar ( deneme, Ali Nurettin imzasıyla), Fikir ve
Sanatta Hareket, Sayı. 53 ( Mayıs 1970), s. 17; Sayı. 55( Temmuz 1970),
s. 9; Sayı. 56 ( Ağustos 1970), s. 8


1971

1-�Türkiye Tarihinde ilk Halk Hareketleri �,Fikir ve San�atta Hareket, Sayı.71(Kasım 1971),s.8- 10

1982

1- �Türk Tarımına Hizmet Eden A. Faik Kurdoğlu�, Karınca, Sayı. 545, (Mayıs 1982), s. 29- 30

1983

1. "1. Meşrutiyet Meclis-i Mebusanında Hükümete Yöneltilen Tenkitler",
Sanat Bilim ve Kültürde Orkun. Sayı.8 (Şubat 1983) s.22- 25

1984

1. "Halil Rifat Paşa'nın Tenbihnameleri", C.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı.3 (Sivas, 1984)s. 13- 24
2. "Elazığ'da Bir Kollokyum" Hakikat ,Gazete, Sivas, 4- 11- 18 Haziran 1984

1986

1. "Halil Rifat Paşa'nın Hayatı, Eserleri, Şahsiyeti" (Ahmet Turan
Alkan'la), C.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı.7 (Kasım, 1986)s. 97- 118

1987

2. Tokat Tarihçisi Halis Turgut Cinlioğlu (1901- 31 Mayıs 1982) Türk
Tarihinde ve Kültüründe Tokat Sempozyumu, 2- 6 Temmuz 1986 (Ankara,
1987), s.483- 486
3. "Abdullah Cevdet" Tarih ve Toplum, Sayı.40 (Nisan 1987)s. 58- 63
4. "Hürriyet ve İtilâf Fırkası" Tarih ve Toplum, Sayı.41(Mayıs 1987)s.17- 24
5. "Şükrü Hanioğlu'nun Bir Siyasal Düşünür Olarak Abdullah Cevdet
Kitabıyla İlgili Tartışmaya son cevabı" Tarih ve Toplum, Sayı.47 (Kasım
1987)s.61- 64

1988

1. "İttihat ve Terakki Cemiyeti kuruluşu ve ilk Nizamnamesi" Tarih ve Toplum, Sayı.52 (Nisan 1988)s.17-23
2. "İttihat ve Terakki'nin İlk Risalesi: Vatan tehlikede" Tarih ve Toplum, Sayı.54 (Haziran 1988)s.9- 14
3. "Bir Köy Adlı Risale" Tarih ve Toplum, Sayı.57 (Eylül 1988)s.58- 59
4. "Jön Türklüğün Tarihine Dair Dikkate Değer Bir Kitap Hakkında" Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı.56 (Ekim 1988)s. 160- 171
5-Orhan Koloğlu�nun II. Abdülhamid Hakkındaki Kitabı Münasebetiyle�,Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı.14(Şubat 1988)s.42- 46

1989

1. "Trabzon'da Matbuat ve Neşriyat Hayatı, Trabzon Kültür Sanat Yıllığı (88- 89)'İstanbul, 1989,s.173- 188
2. "Çalışkan Kardeşler Cemiyeti", Tarih ve Toplum, Sayı.64 (Nisan 1989)s.12- 14
3. "Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması Münasebetiyle:
Hayreddinler Hakkında" Tarih ve Toplum, Sayı.64(Haziran 1989)s.64- 65
4. "II. Meşrutiyette Resim Yasakları" Tarih ve Toplum, Sayı.67(Temmuz 1989)s.24- 27
5. "Rıza Tevfik'in Bir Konferansı", Tarih ve Toplum, Sayı.69(Eylül 1989)s.33- 35
6. "Mustafa Suphi Hakkında Belgeler", Tarih ve Toplum, Sayı.70 (Kasım 1989)s.36- 38
7-�Bir Şahsiyet Abidesi Olarak Mehmet Akif Ersoy�,Milli Eğitim, Sayı.83(Mart 1989)s.27- 28

1990

1. "Tarih Kaynakların Neşrine dair Örnekler ve Düşünceler" Tarih
Metodoloji ve Türk Tarihinin Meseleleri Kollokyumu, Elazığ, 1990,
s.263- 271 (Ayrı basım)
2. "Sadık Vicdanî" (İsmail Kara ile) Tarih ve Toplum, Sayı.78(Haziran 1990)s.35- 38
3. "Bulgaristan'da 120 Yıllık Türk Gazeteciliği Böyle midir?" Tarih ve Toplum, Sayı,85(Ocak 1990)s.35- 38

1991

1. "Bir Serencam-ı Harb'in Talihsiz Serencamı" Tarih ve Toplum, Sayı.86 (Şubat 1991)s.57- 59
2. "Bir Jöntürk'ün Sergüzeşti: Lütfi Fikri Bey'in Günlüğü" Dergâh, Sayı.18(Ağustos 1991)s. 16- 20
3. "Türkiye'de Mektep tarihçiliği ve Mirat-ı Mekteb-i Tıbbıye'nin Yeni Neşri" Dergâh, Sayı.20(Ekim 1991)s.21-22
4. "Ali Ekrem Bolayır'ın Hatıraları" Dergâh, Sayı, 21 (Kasım 1991)s.18

1992

1. "Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyetinin II. Meşrutiyet Sonrasındaki
İlk Nizamnamesi", Tarık Zafer Tunaya'ya Armağan, İstanbul, 1992, s.409-
437
2. "Leskovikli Mehmed Rauf ve Eseri: İttihat ve Terakki Cemiyeti Ne idi?" Tarih ve Toplum, Sayı.100(Nisan 1992)s.57- 60
3. "Şerif Paşa'nın Rüyası", Dergâh, Sayı.28(Haziran 1992)s.18
4. "Volkan'ın Yeniden Neşrinin Düşündürdükleri" Dergâh, Sayı.29(Temmuz 1992)s.22
5. "Ali Kemali Aksüt'ün Filat Hatıraları", OTAM Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkez Dergisi, Sayı.4(1992)s.437- 466

1993

1. "Kelâmî Dergâhından Hatıralar Hakkında Birkaç Kelam" Dergâh, Sayı40(Haziran, 1993)s.22
2. "Matbuat Hatıralarımın Karartılan Tarihi" Tarih ve Toplum, Sayı1118(Ekim 1993)s.61- 64

1994

1. "Kitabistan Mülkünün Sultanı: Ali Emiri Efendi" Dergâh, Sayı. 47(Ocak 1994)s.20
2. "Harputlu Hacı Hayri Bey" Dergâh, Sayı 48(Şubat, 1994)s. 19- 20
3. "Bay Alpay Kabacali'nin Cevap Niyetine Karaladığı Satırlarına Zoraki
Bir Cevabımız" Polemik, Sayı.12 (Mart-Nisan 1994)s.69- 72
4. "Usulden ve Hasbilikten Nasipsiz Bir tenkide Zoraki Cevabımız" Polemik, Sayı.12(Mart-Nisan 1994)s.72- 76
5. "Tarih Usûlü Bakımından Küçük Ağa" Türk Yurdu, Sayı.80(Nisan 1994)s.51- 52
6. "Direktör Ali Bey" Dergâh, Sayı.50(Nisan, 1994)s.18- 19

1995

1. "Hassas Bir Mevzuda, Hassasiyetten Uzak Bir Kitap: Başlangıçtan
Günümüz Türkiye'de Basın Sansürü" Kebikeç, Sayı.1(1995)s.91- 96
2. "Kitapçılık tarihimizden bir isim: Kaspar Efendi" Kebikeç, sayı.1(1995)s.27- 34
3. "Tahsin Nahit Uygur (1899- 1992) ve Kastamonu Matbuatı" Müteferrika, Sayı.7 (Güz, 1995)s. 15- 20
4. "Meşrutiyet Matbuatı" Haz. Ali Birinci, Kebikeç, Sayı.2(1995)s.143-
147; Sayı.3(1996)s. 71- 76; Sayı.4(1996)s.39- 42;Sayı 5(1997)s.61-67:
Sayı.6(1998)s.87-89
5. "Türk Siyasi Düşüncesinde İngilizperestlik" Yeni Türkiye, Sayı.3 (Mart-Nisan 1995)s. 558- 564
6. "Mecelle Cemiyeti azasından Bağdat'lı Mehmed Emin Efendi" Dergâh, Sayı.64(Haziran 1995)s.16
7. "Habil Adem Pelister Hakkında" Toplumsal Tarih, Sayı.19(Temmuz 1995)s.54- 56

1996

1. "Server İskit" Kebikeç, Sayı. 3(1996)s. 57- 66
2. "Halim Sabit Şibay" Türkiye Cumhuruyeti Devletinin Kuruluş ve
Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu
Bildirileri: (23- 26 Mayıs 1996) Kayseri, 1996, s.135- 145
3. "Abdurrahman Nâcim"; Müteferrika, Sayı.8- 9(Bahar, Yaz 1996)s. 109- 116
4. "Burdur Muharriri Dr.M. Şerif Korkut" Türk Yurdu, Sayı. 106(Haziran 1996)s. 70- 71
5. "Türkçe'yi Sevmek İsteyenler için Bir Rehber" Türk Yurdu, Sayı.106(Temmuz 1996)s.14- 16
6. � Ahiretten bir mektup: BenTürküm Cancağızım�( Ömer Seyfettin müstearıyla), Türk Yurdu, Sayı. 108 ( Ağustos 1996), s. 18
7. "Kemahlı Şeyh İbrahim Hakkı'nın Serencamı" Türk Yurdu, Sayı.110(Ekim 1996)s.3- 7
8. "Birgivi Risalesi: İlk Din Kitap Niçin ve Nasıl Basıldı?" Türk Yurdu, Sayı.112(Aralık 1996)s.13- 14
9. �Selim Nüzhet Gerçek�, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1996 c.14 s. 25- 27

1997

1. "Jön Türklük Aleminden Biri İsim: İsmail Kemal Nam'ı Diğer Kemal Mithat" Türk Yurdu, Sayı.113 (Ocak 1997) s.14- 15
2. "Ali Münif Bey'in Hatıraları ve Tarihte Usulsüzlük" Türk Yurdu, Sayı.114(Şubat 1997)s.19- 20
3. "İstanbul Muharriri Balıkhane Nâzırı Ali Rıza Bey" İstanbul Araştırmaları, Sayı.1(Bahar, 1997)s.87- 94
4. "Seyyid Abdülaziz ve Eseri" Türk Yurdu, Sayı.115(Mart 1997)s.24- 26
5. "Hariciye ile Mülkiye Arasında Mehmed Galib Bey" İstanbul Araştırmaları, Sayı.2(Yaz, 1997)s. 73- 89
6. Mehmet Bahaeddin Bey(B.Toven), Müteferrika, Sayı 11- 12 (Yaz, Güz 1997)s. 3-18
7. "Siyaset Meydanında Bir Dersiam: Hoca Ahmet Rasim Avni Efendi'nin
Serencamı" İstanbul Araştırmaları, Sayı.3(Güz, 1997)s.163- 183
8. "Fanizade Ali İlmi Bey" İlmî Araştırmalar, Sayı.5(İstanbul, 1997)s.75- 80(Ayrı basım)
9. "Tebliğin Müzarekesi" İslam ve Modernleşme (İstanbul, 1997)s.315- 319
10. "Müzakere" (Cevdet Paşa Hakkında) Ahmet Cevdet Paşa, (Ankara 1997)s.58- 60
11. �Halim Sâbit Şibay�, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1997 c. 15 s. 336- 337
12. �Şarki Türkistan Tarihinde Mehmet Emin Buğra�,Yeni Türkiye, Sayı.16(Temmuz-Ağustos 1997)s.1423- 1426
13. "Cumhuriyet'in İlk Şairi: Tarsusizade Münif'in Serencamı" Yeni Türkiye, Sayı.17(Eylül-Ekim 1997)s.679- 685

1998

1. "Garplılaşmanın İfrat Ucundaki Bir Adam: Ahmet Muhtar (Kevakibi)Bey" Türk Yurdu, Sayı, Sayı. 127-128 (Mart-Nisan 1998)s.27-33
2. "Hatırat Türündeki Kaynakların Tarihi Araştırmalardaki Yeri ve
Değeri" Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı.41 (Temmuz 1998)s.611-
620
3. "Bâbıâlî'nin Tarih Mecmuaları(1943- 1965)" Türk Yurdu, Sayı.132 (Ağustos 1998)s.29- 38
4. Mehmed Suad Nam-ı Diğer Ali Suad'ın Hikayesi" İstanbul Araştırmaları Sayı, 4(Kış,1998)s.159- 180(Ayrı Basım)
5. "Edirne Hacı İzzet Efendi: Çay Tiryakilerinin Piri", Edirne: :Serhattaki Paytaht, İstanbul, 1998s.629-632
6. "Siyasileşmenin İlk Devresi"(24 Temmuz 1908- 11 Haziran1913) Yeni Türkiye, Sayı 23- 24(Eylül-Aralık 1998) 229- 239
7. �Ali Suat'ın Seyahatlerim , İsimli Kitabı�, Türklük Bilgisi, Sayı.1(Nisan,1998)s.7
8. "Kaşif Dehri'yi Keşfeden Var mı?" Türklük Bilgisi, Sayı.1(Nisan 1998)s.46
9. "Semih Mümtaz'ın İki Kitabı" Türklük Bilgisi, Sayı.2(Mayıs, 1998) s.7
10. "Kahire'de İstanbul Kahvesi Nerededir?" Türklük Bilgisi, Sayı.2(Mayıs, 1998)s.43 (Ali Tekinci müstearı ile)
11. "Çankırı Halkıyatı" Türklük Bilgisi, Sayı.3(Haziran, 1998)s.7
12. "Nevsal-i Milli'de Bir Bilmece" Türklük Bilgisi, Sayı.3(Haziran 1998)s.45(Ali Tekinci müstearı ile)
13. "Minel Bab İlel Mihrab" Türklük Bilgisi, Sayı.4(Temmuz 1998)s.9
14. "Yakın Tarihimizde Kâzımlar Meselesi" Türklük Bilgisi, Sayı.4(Temmuz 1998)s.45(Ali Tekinci Müstearı ile)
15. �Hoca Rasim Efendi�, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998 c. 18, s.507- 511

1999

1. � Türk Ocağı Tarihinden Simalar: Prof. Dr. Nüzhet Şakir Dirisu�, Türk Yurdu, Sayı. 137 ( Ocak 1999), s. 43- 44
2. "Türk Emniyet Teşkilatındaki İlkler" Polis Bilimleri Dergisi Sayı.3 (Nisan 1999)s.9- 16
3. "Dr.Fuat Sabit" Türk Yurdu, Sayı.139- 141(Mart-Mayıs 1999)s.45- 58
4. "Hüsnü Hamit Bey" Türk Yurdu, Sayı.142.(Haziran 1999)s.13- 17
5. "Mustafa Zühtü İnhan" Türk Yurdu, Sayı.143.(Temmuz 1999)s.8- 10
6. "Koca Sekbanbaşı Risalesinin Müellifi Tokatlı Mustafa Ağa (1131- 1219)" Prof Dr. İsmail Aka Armağanı İzmir, 1999s.105- 120
7. "Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyetinin Kuruluş ve İlk Nizamnamesi", Osmanlı, (Ankara, 1999)C.2s.401- 409
8. Şeyhü-l-Mebusin Ali Naki Efendi", Trabzon Tarihi Sempozyumu" (Tarbzon, 1999)s.423- 427
9. "Osmanlı Devletinde Firarilerin Muhakemesi" Türk Yurdu, s.148- 149 (Aralık 1999-Ocak 2000) s.335- 339 89
10. "Ahmet Akgündüz ve Tarih İlminde Ahlak Meselesi", Türk Yurdu, s.24- 26, s.148- 149(Aralık 1999-Ocak 2000)
11. �Meçhul Bir Karikatür Üstadımız; Yusuf Franko Paşa�, Osmanlı Basın Yaşamı Sempozyumu, Ankara, 1999, s. 169- 174
12. �Cehalete Methiye�, Türk Yurdu, Sayı 144, (Ağustos 1999), s. 7- 11
13. �The Foundation of the Union ad Progres and its First Regulation
(1895)�, The Great Offoman-Turkish Civilisation, Ankara 1999, vol. I,
p. 675- 681

31Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:40 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Arzu Enver Sadıkoğlu
--------------------------------------------------------------------------------
'Atatürk'ü Çanakkale'ye gönderen dedemdi'
Zaman 15.01.2006
Osman İridağ

Tarihin değişkenliğini en iyi anlatacak örneklerden biri de Enver Paşa olsa gerek.
Kurtlar Vadisi�nin mahkeme sahnesinde de Polat Alemdar tarihin
kendilerini nasıl yargılayacağını anlatırken �1907�de eşkıya, 1908�de
hürriyet kahramanı, 1915�te büyük devlet adamı ve 1923�te vatan haini
olan Enver Paşa ile ilgili hangisi doğru?� diye sormuş ve �Tarihe
nerden bakarsanız gerçek odur.� demişti. İkisi de 1881 yılında doğan
Enver Paşa ile Atatürk�ün yürüdüğü yol, Birinci Dünya Savaşı sonuna
kadar aynı çizgide devam etmişti. Asker ve devlet adamı olarak
basamakları daha hızlı tırmanan Enver Paşa, Çanakkale Savaşı�nda ordu
komutanlığı yaparken Atatürk Anafartalar Cephesi�ni savunmuştu. İkili,
Meşrutiyet�in ilanında, Balkan Harbi�nde, Trablusgarp�ta birlikte
savaşmıştı. Bunların çoğunda ise rütbe olarak üstün olan Enver Paşa
idi. Tarih kitapları Enver Paşa için hayalperest, maceracı derken,
Atatürk�ün gerçekçi ve akıllı olduğunu anlatır. Kaybedilen savaşlarda
sorumluluk Enver Paşa�ya yıkılırken kazanılan mücadelelerde onun adı
geçmez. Başta dedik ya tarihe nereden bakarsanız onu görürsünüz. Bugüne
kadar hep Enver Paşa�ya 1923 gözüyle baktık. Yani hain olduğunu okuduk.
Peki gerçekten öyle miydi? İdealleri uğruna 41 yaşında hayatını feda
etmeyi göze alan Enver Paşa bir hain miydi; yoksa vatanperver mi?
Özellikle son yıllarda tarihçiler arasında farklı görüşler ortaya
çıkmaya başladı. Kimine göre o hâlâ hain, kimine göre ise kahraman.
Okullarda dedesinin hain olduğunu okuyarak büyüyen torunu Arzu Enver
Sadıkoğlu�yla Enver Paşa�yı konuştuk. Bugüne kadar �Konuşsam da kimse
dinlemeyecek, anlamak istemeyecekti.� gerekçesiyle susan Arzu
Sadıkoğlu, dedesiyle ilgili bildiklerini anlattı. Baştan belirtmekte
fayda var. Arzu Sadıkoğlu, söylediklerinin bir kısmının duygusal
olabileceğini kabul etse bile çoğunun belgesi olduğunu belirtiyor.
Enver Paşa�nın oğlu tarafından tek torunu Arzu Enver Sadıkoğlu,
dedesinin Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk�e defalarca �Gerekirse bir
er olarak yardıma hazırım.� şeklinde mektup yazdığını söylüyor. Enver
Paşa�nın yurtdışına kaçmak zorunda kaldığını hatırlatan Sadıkoğlu şöyle
konuşuyor: �Önce Rusya�ya gitti, Bolşeviklerle pazarlık yaparak Anadolu
hareketine silah desteği aradı. Kurtuluş Savaşı�nı yönetenlere mektup
yazıp her türlü desteği vereceğini, asker gönderebileceğini, gerekirse
er olarak cephede savaşabileceğini belirtti. Ama kimse onun
mektuplarına cevap yazmadı. Bunlar dedemden kalan mektuplarda var ve
hepsi yavaş yavaş açığa çıkacak.� Böyle yapılarak Enver Paşa�nın yok
sayıldığını düşünen Arzu Enver�e göre Atatürk�ün etrafındaki bazı
insanlar, ikisinin arasını bozmakla kalmadığı gibi dedesine de hain
damgası vurmuşlardı. Atatürk ile Enver Paşa�nın uzun yıllar yol
arkadaşlığı yaptığını, Trablusgarp�ta, Balkan Harbi�nde, Birinci Dünya
Savaşı�nda, Çanakkale�de aynı safta yer aldıklarını söyleyen Arzu
Sadıkoğlu, ikisinin rakip gösterilmesine anlam veremiyor: �Mustafa
Kemal büyük bir kahraman; ama benim dedem de öyle. Birbirlerine çok
benzedikleri için ister istemez rakip hale getirildiler.� Atatürk�ün
kendisinin öyle düşünmese bile çevresinin Atatürk�ü kahramanlaştırmak
için Enver Paşa�yı hain ilan ettiklerini ifade ediyor Arzu Sadıkoğlu.
Mustafa Kemal�in anılarında Enver Paşa ile ilgili satırların yer
almamasını ise, �Belki hatırlamak istemiyordur, belki de onunla
yaşadığı dönemlerde hoşuna gitmeyen şeyler olmuştur. Ya da dedemin
fazla sivrilmesinden rahatsızdır.� şeklinde yorumluyor.

Balkan Harbi ve Birinci Dünya Savaşı gibi yenilgiyle sonuçlanan
savaşlarda dedesinin rolünü anlatanların Trablusgarp ve Çanakkale�de
onu yok saymalarına anlam veremeyen torun Sadıkoğlu; �Kazanılan
savaşlarda dedemin ismini yazmıyorlar, çünkü oralarda kahramanlık
destanı yazıldı. Çanakkale�de orduların komutanı Enver Paşa�dır.
Atatürk�ü oraya gönderen dedemdir. Kurtuluş Savaşı�nı yapan askerlerin
temeli İttihat Terakki�ye dayanır. Trablusgarp�ta beraberdiler,
Libyalıların İtalyanlara karşı verdiği mücadelenin tohumlarını
atmışlardı.� diyor.

Sarıkamış�ta 18 bin asker şehit oldu

Öğretim hayatı boyunca derslerde dedesine hain denmesine çok
üzüldüğünü, için için ağladığını söylüyor Arzu Sadıkoğlu: �Vatan haini
diyenlerin onun askerî tarafını, kahraman tarafını ortaya koymaması
beni çok üzerdi. Oysa Enver Paşa Türk halkına mâl olmuş bir
kahramandır. Ve ben bunu insanlara anlatamamanın acısını uzun yıllar
yaşadım.� Sadıkoğlu�na �Madem kahramandı neden Sarıkamış felaketinde o
vardı ve neden Birinci Dünya Savaşı�nda Almanların yanında bizi savaşa
sokarak felakete sebep oldu?� diye soruyoruz. Bunların da doğru
olmadığını söylüyor. �80 bin-90 bin diyerek rakamlar abartılıyor.�
diyen Sadıkoğlu şöyle konuşuyor: �18 bin askerimiz şehit oldu
Sarıkamış�ta. Bu operasyon anlatıldığı gibi hatalı değildi. Askerî
uzmanlarla da konuştum. Harekatta hiçbir hata olmadığını, kumandanların
dedemin emrini dinlemeyerek harekatın uzamasına neden olduklarını,
bunun da beraberinde felaketi getirdiğini söylediler.�

Almanların yanında savaşa girmek hezeyanla alınan bir karar değil

Arzu Sadıkoğlu, Birinci Dünya Savaşı�nda oldubittiye getirildiğimiz
tezinin de doğru olmadığını iddia ediyor: �Gerek İngiltere, gerek
Fransa ile masa başında, vasıtalarla ya da bire bir görüşmeler yapıldı.
Hiçbirinden istenilen sonuç alınmadı. İngilizler görüşmeleri sürdürmeyi
kesti ve bizi ortada bıraktı. Mecburiyetler karşısında Almanya ile
beraber savaşa girdik. Ama bu hezeyanla, aniden verilen bir kararla
yapılmış bir hareket değildi. Politik ve siyasi nedenli olayların
doğurduğu sonuçtu.�

Ermeni soykırımı iddialarını da reddediyor Enver Paşa�nın torunu.

O dönemde yaşananların tamamen insanların bir yerden diğer yere nakli
olduğunu belirtiyor: �Bölgede isyanlar oluyor ve iki taraf arasında
çatışma kaçınılmaz bir noktaya gidiyordu. Kaynağın kurutulması için
tehcir gündeme geldi. Ama bunu katlederek yapmadılar. Kolay olanı
tercih etmediler yani. Hep belli bölgelerden insanlar nakledildi. Sorun
olmayan şehirlerde böyle bir şey olmadı. Bugün hâlâ İstanbul�da
binlerce Ermeni vatandaşımız yaşıyor. Enver Paşa soykırım yapmayı
isteyecek biri değildir. İnsanlar onun ülkesi için tehlike oluşturursa
karşı saldırıya geçen bir askerdir. Bütün bunlar dedemin Talat Paşa ile
mektuplaşmasında açıkça yazıyor.�

Türkistan�da 7 ayrı yerde mezar yapılmış
Onunla ilgili tarih kitaplarında en çok yer alan maceracı, hayalperest
tanımlamaları da torununun içine sinmeyen konulardan biri: �Dedem bir
askerdi. Olaylara hep bu açıdan baktı. Politik biri değildi, politik
oyunlardan anlamazdı. Kanının ve kalbinin doğrultusunda hareket ederdi.
Çok düşünmezdi. Onun için olaylar siyah ve beyazdan ibaretti, belki bu
yüzden yaptı bazı hataları.� Enver Paşa, Mondros Ateşkes Antlaşması�nın
ardından Talat ve Cemal paşalarla bir Alman denizaltısıyla ülkeden
ayrılmıştı. Abdülmecit�in torunu Naciye Sultan ile evli olan Enver
Paşa, eşini ve iki çocuğunu Almanya�da bırakarak Osmanlı�yı içinde
bulunduğu durumdan kurtarmak için Rusya�ya gitmiş, bu ülkede
pazarlıklar yapmıştı. Ancak başarılı olamayacağını anlayınca Orta
Asya�ya geçerek oradaki Türkleri örgütleyip güçlü bir devlet kurmayı
hedeflemişti. Güçlü bir devletin kumandanı olarak da topladığı
askerlerle Osmanlı�yı içinde bulunduğu zor durumdan kurtarmak
istiyordu. Yani Turan ülküsünü gerçekleştirmek için Almanya�da
kendisine sunulan imkanları reddetmişti. Rusya�da kaldığı dönemlerde
birçok kez tutuklanan ve hapis yatan Enver Paşa, sonunda Türkistan�a
ulaşmayı ve oradaki beylikleri ayaklandırmayı başarmıştı. Ancak
Rusların ani yaptıkları bir baskın sırasında elinde kılıç etrafına
topladığı insanların önünde mitralyözlerin üzerine gitmiş ve hayatını
kaybetmişti. Arzu Sadıkoğlu�na �bu kadarını ancak hayalperest biri
yapar� diyoruz, o ise farklı düşündüğünü söylüyor. Ona göre sadece
Enver Paşa değildi bu ülküye inanan, bölgedeki bütün Türkler de Enver
Paşa�ya inanmıştı: �Rahmetli Samet Ağaoğlu anlatmıştı. Orta Asya�ya
yaptığı bir ziyarette görmüş. 7 ayrı yerde Enver Paşa adına türbe
yapılmış. İnsanlar buraya gidip dua ediyormuş. Konuştuğu insanlar
dedemin adını duyunca gözyaşı döküyormuş. Çünkü Enver Paşa�nın onları
kurtaracağına inanmışlardı.�

Yurtdışına giderken imkanları olmasına rağmen yanında bir şey
götürmeyen Enver Paşa yaptığı resimleri satarak ailesinin geçimini
sağlamış. Esaret günlerinde yazdığı mektuplarda ölümünün yakın
olduğunu, çocuklarına iyi bakmasını istemiş Naciye Sultan�dan. Oysa
daha önceki mektuplarında hep bir gün Osmanlı�yı yeniden kurtarmış
olarak döneceğini yazarmış. Karakalem resim çalışmaları yapan Enver
Paşa, ünlü Osmanlı ressamı Osman Hamdi�den de resim dersleri almış.
Sultan Abdülmecid�in torunlarından Naciye Sultan ile evlenerek damat
olan Enver Paşa�nın, bu evliliği gücünü artırmak için yaptığı söylenir.
Ancak torunu bunun da doğru olmadığı iddiasında: �Herkes farklı düşünse
de büyük bir aşktı onların yaşadığı. Politik amaçlı başlasa bile müthiş
bir aşka dönüştü ilişkileri.�
HAYATINDAKİ 3 İNSANI DA ERKEN YAŞTA KAYBETTİ
1955 doğumlu Arzu Enver Sadıkoğlu dünyaya geldiğinde Enver Paşa�nın
ölümünün üzerinden 44 yıl geçmişti. Enver Paşa tek oğlu Ali�nin
doğumundan kısa bir süre sonra Ruslar tarafından öldürülmüş. Dedesini
hiç görmeyen Arzu Enver�in, babasıyla birlikteliği de uzun sürmemiş.
1939 yılında Naciye Sultan�ın bir akrabasının araya girmesiyle Enver
Paşa�nın eşi ve çocuklarına (Türkan, Mahpeyker, Ali) Türkiye�ye dönme
izni verilmiş. Babalarının ismini soyadı olarak kabul etmişler. Ali
Enver, bununla yetinmeyip subay olmak için Harbiye�ye gitmiş. Uzun süre
orduda görev aldıktan sonra girdiği kurmaylık sınavında başarılı
olmasına rağmen Enver Paşa�nın oğlu olduğu için kurmaylığı reddedilince
istifa etmiş. Yurtdışında bir derede başına taş düşmesi sonucu vefat
ettiğinde babasından sadece 10 yaş büyükmüş. (Enver Paşa 41
yaşındaydı). Arzu Enver�in erken kaybettiği üçüncü kişi ise kocası
olmuş. Aslan Sadıkoğlu, evliliklerinin 18�inci yılında kalp krizi
sonucu hayatını kaybetmiş.

32Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:40 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Basiretçi Ali ( 1845)- (1910)
--------------------------------------------------------------------------------
1845 doğdu.Enderundan yetiştiği halde sarayda görev almadı.1869-1878
yılları arasında Basiret gazetesini (2376 sayı) çıkardı.Bu nedenle
"Basiretçi" adı ile tanındı.1870 yılında Almanya-Fransa savaşında
Almanları tutan yazılar yazdığı için savaştan sonra 1871 yılında
Bismarck tarafından Berlin'e davet edildi.Berlin'den para ve matbaa
makinası ile İstanbul'a döndü.1878 yılında Ali Suavi'nin bir yazısından
dolayı Basiret gazetesi kapatılarak Ali Efendi sürgüne
gönderildi.1878-1908 yılları arasında Suriye ilçelerinde 30 yıl
kaymakamlık yaptı.1908 yılında II.Meşrutiyet'in ilanı üzerineizinsiz
olarak İstanbul'a döndü.Basiret gazetesini tekrar çıkardı ise de gazete
çok kısa ömürlü oldu.1910 yılında 65 yaşında iken İstanbul'da vefat
etti.

Kaynak :Osmanlı Tarihi Yazarları M.Orhan Bayrak İstanbul 1982 sf.62-63

ESERLERİ

1.İstanbul'da Yarım Asırlık Vekayi-i Mühimme
Basiretçi Ali Efendi
Kitabevi Yayınları

Hatıralar, tarihi hadiseleri olduğu gibi nakleden eserler değildir
ancak Türk siyasi tarihini muhakeme ederken hadiselerin mümkün olduğu
kadar vuzuha kavuşabilmesi, büyük ölçüde onların şehadetine bağlıdır.
Bununla beraber Türk edebiyatı açısından da vazgeçilmez birer kaynak
olan hatıralar, edebiyatçıların yetiştiği ortamların siyasi, sosyal ve
kültürel zeminini bütün cepheleriyle tesbit edebilmek ve onların
meydana getirdiği edebi eserlere ve akımlara tam manasıyla vakıf
olabilmek bakımından da büyük bir öneme sahiptir. Bu düşünceden
hareketle, 1866'dan başlayarak 1908'e kadar devam eden yaklaşık yarım
asırlık bir devreye, zaman zaman hissi de olsa ışık tutan ve XIX. asrın
ikinci yarısında devrin en tesirli yayın organı olan Basiret
gazetesinin sahibi Ali Efendi'nin kaleme aldığı bu eseri, üzerinde
biraz çalışarak hem orijinal dili ve üslubuyla hem de sadeleştirerek
günümüz okuyucusuna
kazandırmaya çalıştık. Ali Efendi'nin bizzat yaşadığı veya şahit olduğu
hadiseleri akıcı ve sade bir üslupla anlatan bu eser, gerçekte, Sultan
Abdülaziz, V. Murat ve II. Abdülhamid devrinde meydana gelen ve Osmanlı
Devleti'ni alabora eden siyasi ve sosyal çalkantıların acı bir
hikayesidir.

33Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:41 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Besim Özcan ( 1959)
--------------------------------------------------------------------------------
1959 yılında Artvin-Şavşat-Yağlı Köyü�nde dünyaya geldi. İlk öğrenimini
adıgeçen köyde, Orta ve Lise öğrenimini Artvin�de tamamladı. 1988-89
Öğretim yılında girdiği Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü�nden Haziran 1982�de mezun oldu. Eylül 1983�te mezun
olduğu bölüme Arş. Görevlisi olarak atandı. III. Selim�e Sunulan
Islahat Lâyıhaları (Tatarcık Abdullah Efendi Lâyıhası) konulu çalışma
ile 1985�te Yüksek Lisansını tamamladı. Rusların Sinop Baskını (30
Kasım 1853) konulu çalışmasını 1990�da bitirerek Dr. unvanını aldı.
Ekim 1990�da Yrd. Doçentliğe atandı. Kasım 1997�de girdiği Doçentlik
sınavını başarı ile verip Doçent oldu. 30 Aralık 2002 tarihinde
Profesörlüğe atanan ÖZCAN, evli ve bir çocuk babasıdır.

YAYIN LİSTESİ
A. Kitaplar:
1. Kırım Savaşı�nda Malî Durum ve Teb´anın Harp Siyaseti (1853-1856), Atatürk Üniversitesi Yayını, Erzurum 1997.
2. Bursa Âfetleri (1326-1900), Aktif Yayıncılık, Erzurum 2002.

B. Makaleler:
1.Tatarcık Abdullah Efendi ve Islahatlarla İlgili Lâyıhas�, Türk
Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Türk Kültürü Araştırmaları, Prof. Dr.
İbrahim Yarkın�a Armağan, Yıl: XXV/I (1988), s. 55-64.
2.Kaptan-ı Derya Mahmud Paş�, Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Türklük Araştırmaları Dergisi, İstanbul 1991, sayı: 6, s.
151-163.
3.1853 Sinop Felâketinin Ülkede, Rusya�da ve Avrupa�daki Akisleri, Türk Kültürü, Ekim 1992, sayı: 354, s. 621-632.
4.1853 Sinop Felâketzedelerinin Mağduriyetinin Giderilmesi ve Şühedâ
Hatırasının Yaşatılması, Doğumunun 50. ve Hizmetinin 10. Yılında Prof.
Dr. Bayram Kodaman�a Armağan, Samsun 1993, s. 207-226.
5.Sultan III. Selim�in Vatanperverliği, Tarih ve Medeniyet, Mart 1995, sayı: 13, s. 15-17.
6.Kırım Harbi�ne Kadar Rus Karadeniz Filosu, Atatürk Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi, sayı: 21,
Erzurum 1995, s. 233-243.
7.Nizâm-ı Cedid Eşiğinde III. Selim Devri Islahat Lâyıhaları, Tarih ve Medeniyet, Eylül 1995, sayı: 19, s. 27-28.
8.1877-78 Harbi�ne Kadar Osmanlı-Rus Münasebetleri, Aziziye Zaferi 8/9
Kasım 1877) Paneli, (8 Kasım 1994, Erzurum), Atatürk Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi, sayı: 22,
Erzurum 1995, s. 111-122.
9.XIX. Asrın Ortalarına Kadar Osmanlı Bahriyesinde Yabancı Uzmanların
Görevlendirilmesi, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat
Bilimleri Araştırma Dergisi, Erzurum 1997, sayı: 24, s. 39-49.
10. Gayrimüslim Osmanlı Teb�asının 1853 Kırım Harbi�ndeki Siyasetleri,
Beşinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri II, Değişen Dünya Dengeleri
İçinde Askeri ve Stratejik Açıdan Türkiye (23-25 Ekim 1995, İstanbul),
Ankara 1977, s. 391-402.
11.Osmanlı Bahriyesinde Bir İngiliz Müşâvir: Sir Adolphus Slade (1804-1877), Askeri Tarih Bülteni, sayı: 43, Ağ. 1997, s.25-47.
12. 93 Harbi Felâketi ve Elviye-i Selâse Dramı, Tarih ve Medeniyet, Haziran 1997, sayı: 39, s. 36-40.
13. Kırım Harbi Sırasında Bazı Avrupalı Devlet Adamlarının Osmanlı
Ülkesini Ziyaretleri (1854-1855), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi Dergisi (OTAM), Ankara 1998, sayı: 9, s. 287-322.
14. Bursa Depremleri (2 Mart, 12 Nisan 1855), Atatürk Üniversitesi
Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Erzurum 1999, sayı: 5, s. 73-118.
15. Cumhuriyet�in İlânı ve Yankıları, Atatürk Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Erzurum 1999, sayı: 11, s. 289-298.
16. Kırım Savaşı (1853-1856), Osmanlı, II, Ankara 1999, s. 97-112.
17. Birinci Kolordu Başkâtibi Hikmet Bey�in Kaleminden Gazi Osman Paşa,
I.Uluslar arası Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa ve Dönemi(1833-1900)
Sempozyumu, 5-7 Nisan 2000. s. 69-77.
18. Gayrimüslim Mahzarnâmeleri: Teşekkürler Osmanlı, Tarih ve Düşünce, Ocak 2001, sayı: 2001/01, s. 48-53.
19. 1853-1856 Osmanlı-Rus Harbi�nde Osmanlı Hıristiyanlarının Takındığı
Tavır Tarih ve Düşünce, Şubat 2001, sayı: 2001/02, s. 27-33.
20. 1855 Bursa Depreminde Mağduriyetleri Giderilen Gayrimüslimlerin
Şükran İfadeleri, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı-, Ankara 2001,
II, s. 719-725.
21. Trabzon Eyaleti�nin Kırım Harbi�ne Katkıları, Atatürk Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (Prof. Dr. Efrasiyab Gemalmaz
Özel Sayısı), Erzurum 2001, sayı: 17, s. 247-260.
22. İmparator III. Napoleon�un İstanbul�u Ziyaret Düşüncesi Ve Türk
Misafirperverliği, Fen-Edebiyat Fakültesi Dergisi, Erzurum 2001, Nr.
27, s. 137-146.
23. Sultan III. Selim Devri Islahat Hareketleri (Nizâm-ı Cedîd), Türkler, Ankara 2002, 12, s. 671-682.
24. **ümünün 102. Yıldönümünde Gazi Osman Paşa ve Plevne�den
Manzaralar, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü
Dergisi, Erzurum 2002, sayı: 19, s. 239-254.
25. İngiliz Amirali Sir Adolphus Slade�in Türkiye İzlenimleri, CEIPO 15 th CIEPO Symposium, London 8-12 July 2002.

34Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:41 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Cemal Kutay ( 1909)
--------------------------------------------------------------------------------
1909'da Konya'da doğan Kutay, orta öğrenimini Kadıköy Lisesi'nde
tamamladı. Anadolu Ajansı'nda 1924-1928 yılları arasında muhabirlik,
Hakimiyet-i Milliye'de İstihbarat Şefliği ve fıkra yazarlığı yapan
Kutay, Konya'da Yeni Anadolu Gazetesi'ni ve Zaman Dergisi'ni,
İstanbul'da Halk Gazetesi'ni, Millet Dergisi'ni çıkardı. Kutay, Pek çok
gazete ve dergide özellikle tarihi konularda yazılar yazdı.
4 Şubat 2006 tarihinde İstanbul'da vefat etti.

HABER

Tarihçi-yazar Cemal Kutay öldü
Hürriyet 5 Şubat 2006

Tarihçi-yazar Cemal Kutay, dün İstanbul'da vefat etti. Marmara
Üniversitesi Vakfı Academic Hospital'den yapılan yazılı açıklamada, bir
süredir yaşlılığa bağlı çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle tedavi
görmekte olan Cemal Kutay'ın, fenalaşarak gözetim altına alındığı
hastanede bu akşam saat 21.17'de hayata gözlerini yumduğu bildirildi.

Cemal Kutay'ın bir süredir Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji
Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevinç Aktan gözetiminde tedavi
gördüğü belirtilen açıklamada, Kutay'ın, sağlık durumu ağırlaştığı için
dün Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı Academic Hospital'e
kaldırıldığı kaydedildi.Academic Hospital Sorumlu Hekimi İç
Hastalıkları Uzmanı Türkan Özer, Kutay'ın vefatına ilişkin şu
açıklamayı yaptı:

“Hastamız, bir süredir evinde yatarak pnömoni (zatürree) tedavisi
görmekteydi. Artan şikayetleri ve böbrek yetmezliği nedeniyle dün
(Cumartesi) saat 15.00 sıraları hastanemize yatırılarak 114 numaralı
odamızda bakım altına alındı. Tıbbi müdahaleler sonuç vermedi. Başımız
sağ olsun.”

HAKKINDA YAZILANLAR

KU(Ü)RT TARİHÇİ
Cemal. A. Kalyoncu
Aksiyon 8 Eylül 2001 s.353

Paşalar, valiler, bakanlar, büyükelçiler çıkarmış Fatin Rüştü Zorlu,
Eşref Kuşçubaşı, Vasıf Çınar gibi birçok kişinin mensup olduğu
Bedirhani aşiretinden olan 'ku(ü)rt' tarihçi Cemal Kutay, 183 kitap
yazarak önemli bir rekora da imza atar

Cemal Kutay, tarihin, eğitimini almamasına rağmen tarihçi diye
anlatacağı birisi. O, tarihin içinden bulup çıkardığı veya ortaya
attığı iddialarla da (Türkçe ibadet, Atatürk şamandı gibi) gündeme
gelen bir kişilik. 2001 itibariyle yazdığı 183 kitapla belki bir dünya
rekorunun da sahibi. Bazı kitaplarda doğum tarihi hicri takvimden
miladi takvime dönüştürmedeki yanlışlıklardan dolayı 1906, 1907, 1912
yazsa da esasında 1909 yılında doğmuş olan 'ku(ü)rt' tarihçi Cemal
Kutay, 90'ı aşmış yaşına rağmen gündemde yer edinecek konu bulmakta
zorluk çekmeyen ve hayatını halen kalemle kazanan bir kişidir de.


Dede Bedirhan Bey: asi mi vatansever mi ?

Cemal Kutay, bir taraftan Kürt aşiret reisi Bedirhan Bey'in (bazı
kitaplarda paşa olarak adlandırılmasına rağmen aslı beydir) üçüncü
kuşaktan torunudur. Bir Kürt hanedanı olan Azizan hanedanından Abdullah
Han'ın oğlu olan Bedirhan Bey, Cemal Kutay'ın anlattıklarına göre, 1827
Osmanlı—Rus harbine 20 bin atlı ile katılarak, Rus tarihlerinde bile o
zaman Osmanlı'nın kazanılan tek zaferinin sahibi olarak gösterilmiş
birisidir.

Hıristiyan bir topluluk olan Nasruriler'i kılıçtan geçiren Bedirhan
Bey, Osmanlı—Rus Harbinde gösterdiği başarıdan sonra Sultan Abdülmecit
tarafından İstanbul'a davet edilir ve bugünkü Darüşşafaka binası
oturmasına tahsis edilir, ardından Girit'e vali atanır. Sonrasında
tekrar İstanbul'a gelir, hacca gittiğinde de vefat eder ve orada
gömülür.

Kutay, Bedirhan Bey'in dini konulardaki danışmanı Molla Abdülkavs'ın
bugünkü İran'daki idareye benzer bir çizgide olduğunu belirterek
Bedirhan Bey'in de buna yakın bir hayat sürdüğünü ifade ediyor.


Tarih kitaplarına göre ise Tanzimat Fermanı'nın getirdiği yeniliklere
karşı gelen, kendi adına para bastırarak hutbe okutan Bedirhan Bey,
Babıali'nin Topal Osman Paşa kumandasında büyük bir ordu göndererek
uzun bir çatışmadan sonra teslim aldığı, 1847'de ailesi ve yakınları
ile birlikte İstanbul'a gönderilen birisidir. Ardından 20 yıla yakın
Girit'in Kandiye kasabasında zorunlu ikamete tabi tutulur. Sonra
affedilip İstanbul'a yerleşir. Oradan Şam'a gider ve ömrünü burada
nihayetlendirir. (Osmanlılar Ansiklopedisi. YKY) Ancak Kutay, bunların
gerçek olmadığını söylemektedir.

Adıvar'dan Eşref Kuşçubaşı'na

Bedirhan Bey, yaptığı evliliklerden 42 çocuk sahibi olduğundan, aşiret
daha sonraki yıllarda bir çok valiler, paşalar çıkarır. Bedirhan Bey'in
çocuklarından Şurayı Devlet Reisliği yapan Murat Bey, Galatasaray'da
başkanlık yapan Tevfik Ali Çınar, Ali Şamil Paşa (İlk eşi Mahmure
Hanım, Halide Edip Adıvar'ın üvey annesidir), Şam Valisi Salip Bey,
Bedirhan Bey'in kardeşi Abdullah Bey'in oğlu, Atatürk'ün yakınında yer
alarak Maarif Bakanlığı yapan ve eğitim alanında köklü ve sarsıcı
değişikliklere imza atan Vasıf Çınar ailenin diğer fertleridir.


Bedri Paşa ve Eşref Sencer Kuşçubaşı

Yine aileden olan Bedri Paşa (Paşanın hanımı Teşkilat—ı Mahsusa'nın ilk
lideri Eşref Kuşçubaşı'nın teyzesinin kızıdır) ise Suriye ve
civarlarında ayaklanmalar olduğunda merkezi idarenin, ayaklanmaların
bastırılması için aklına gelen ilk isimdir. Başbakan Adnan Menderes'le
birlikte asılan Hasan Polatkan'ın dışındaki Fatin Rüştü Zorlu da
aşiretin bir diğer üyesidir.

Tahir Kutay

Vasıf Bey, Atatürk'ün çok yakınında olduğundan Çınar soyadını ona
Atatürk verir. Bedirhan Bey'in Hüseyin Kenan adlı oğlundan dünyaya
gelen ve Cemal Kutay'ın da babası olan Tahir Bey ise, Kutay soyadını
alır. Tahir Kutay birçok yerde görev yaptıktan sonra Konya'da, bugünkü
Yargıtay'la askeri mahkeme arası bir derece olan İstinaf Ceza
Mahkemeleri Reisliği görevi görür. Milli Mücadele'nin hemen başında da
o zaman merkezi Sivas'ta olan Yargıtay (Mahkeme—i Temyiz) başkanlığı
yapar. Konya'daki hukuk mektebinde ders verdiğinden, daha sonraki
yıllarda Meclis İkinci Başkanlığı yapacak Tevfik Fikret Sılay, DP'nin
kurucularından Refik Koraltan onun talebeleri arasında yer alacaktır.

Tahir Kutay’ın Eşi

Tahir Kutay, bugün Batı Trakya'da kalan Dimetokalı Miralay Mustafa Nuri
Bey ile Fahrünisa Hanım'ın Nazire dışındaki kızı Süreyya Hanım'la
evlenir.


Tahir Kutay’ın Çocukları

Tahir Kutay ile Süreyya Hanım’la evliliğinden yedi çocuk sahibi olur:

1.Faika
(Mehmet Şevki Yazman'la evlenir. DP döneminde Elazığ Milletveki ve
Milli Müdafaa Encümeni Başkanlığı yapan Yazman'ın çocuklarından Tuncer
Yazman, Türkiye'nin ilk petrol mühendislerinden biridir),

2.Fahrünisa (O da Albay Suphi Akgün'le evlenir. Haşim İşcan'la dünür
olan çiftin tek çocukları Ege Üniversitesi kurucularından ve
Türkiye'nin ilk kalp cerrahlarından Prof. Dr. Sermet Akgün'dür),

3.Fitnat (Atatürk'ün şahsi muhafızlarından ve Birinci dönem Van Milletvekili Hasan Sıddık Haydari ile birleştirir hayatını),

4.Hayrünnisa (Konyalı tüccar Mustafa Öztermiyeci ile evlenir).

Ailenin erkek çocukları ise

5.Cemal,

6.Kenan ve

7.Abdi Kutay

Aile o kadar geniştir ki, Galatasaray Başkanlığı da yapan Tevfik Ali
Çınar, ailenin sicilini çıkarmak ister ama üstesinden gelemeyeceğini
anlayınca vazgeçer. Cemal Kutay da denemek ister ama başaramayacağını
farkedip konunun üzerine düşmez.


Mevlevi Cemal Kutay

İşte bu yedi çocuklu aşiret mensubu bir ailenin ferdi olan Cemal Kutay,
1909'ların Osmanlısında gözlerini dünyaya açar. Henüz on yaşlarında
iken Mevlevi dergahında bulur kendini: "Velet Çelebi'den icazet aldım.
Elini öptüm."

Çocukluk Dönemi

13 yaşında iken babasını kaybeden Cemal Kutay, eve destek olmak için
tatillerinde Konya'da çıkmakta olan Babalık gazetesinde müsahhihlik
yapar. Henüz 15 yaşlarındadır. 18'inde ise idadiyi (lise) bitirir: "Ben
hiç akademik tahsil yapmadım. Zaten üniversiteye gitme imkanına sahip
değildim. Çok çalışkan bir çocuktum. Gençlerin bir çok iptilaları bende
yoktu. Sigara içmedim. Asla alkol tatmadım. Mümkün olduğu kadar kitap
okudum. Şimdi ise gözlerim göremiyor."

Hakimiyet-i Milliye Yılları

1928 yılında iş aramak için, cebinde üç—dört gün yetecek para ile
Ankara'ya doğru yola çıkan Kutay, Konya Milletvekilleri Naim Hazım Hoca
ile Refik Koraltan'dan kendisine iş bulmalarını rica edecektir.
Kahvehanede oturup çayını yudumlarken Atatürk'ün gazetesi (1934'te Ulus
adını alacaktır) Hakimiyet—i Milliye'de bir ilan görür: "Musahhih
aranıyor." Ve Stefan Z**ig'ın Yıldızların Parladığı Anlar kitabındaki
gibi, Kutay'ın yıldızı bu olayla parlamaya başlar: "Orada ve daha sonra
büyük kıymetler tanıdım. Orada babama her Fatiha okuduğumda, bana
gösterdiği alicenap alâka hâlâ gözlerimi yaşartan Falih Rıfkı Atay
vardı.

Ben hiç bir zaman kendime yetim bir çocuk diyemiyorum, çünkü
Hakimiyet—i Milliye'de, ismi sade Beyefendi olarak geçen ve hakikaten
beyefendi olan o devrin o büyük kalem sahibi Falih Rıfkı ile birlikte
Ahmed Emin'inden (Yalman), Hüseyin Cahiti'nden (Yalçın) diyebilirim ki,
Ankara Müftüsü olan ve Milli Mücadele'de Atatürk'ün çok istifade
ettiği, —Atatürk'ün de cenaze namazını o kıldırdı— Şerafettin Yatkaya,
Esat Sezai Sümbüllük, Mehmet Akif'in damadı Kur'an—ı Kerim'in en
mükemmel tercümesini yapan Ömer Rıza Doğrul, Ahmet Hamdi Akseki, bu çok
muhterem ve mübeccel insanların hemen hemen hepsini tanıdım, hepsinin
ellerini öptüm, hepsinden feyiz aldım. O zamanın insanları büyük bir
azim ve hoşgörüyle insan yetiştirmeye çalışıyorlardı. Sizin daha sonra
sadece isimlerini hatırladığınız Abidin Daverler, Refik Halitler,
Burhan Felekler benim ismini saydığım o büyük insanların ışıklarında
yetiştiler. Ben o devri yaşadım.

Türkiye’nin İtibarı

İnanılmaz bir haysiyeti vardı Türkiye'nin. Batı Almanya İktisat Bakanı
1935'te Türkiye'ye geldiği zaman, lütfen inanın, bu reddedilmez
belgede, devrin iktisat bakanına 'Dilediğiniz krediyi dilediğiniz
şartlarda vermeye hazırız, çünkü sizin derlenip toparlanmanızda biz
Birinci Dünya Harbi'nin kapattığı bir Avrupa Birliği'nin yeniden
kuruluşunun ışığını görüyoruz' demişti."


Mehtaplı gecelerde namaz

— İslamiyeti yaşayabildiniz mi?
"Tabii. Size söyleyeyim. Beş vakit falan değil fakat, —hâlâ sağlığım
yerindedir, çok şükür, hâlâ rükü ve sücuda çok rahat intıbah
edebilirim— çok ciddi söylüyorum 40—50 rekat namaz kıldığım olmuştur.
Yani içimden gelirdi. Özellikle mehtaplı gecelerde."
— Peki Arapça mı Türkçe mi?
"Türkçesini de Arapçasını da rahat okurum. İkisinde de hiç sıkıntı çekmem."

Bana şaman dediler

Kutay'ın son zamanlarda ortaya sürdüğü bir konu daha vardır: "Bana
şaman da dediler. Şamanlık bir kere din değil. Şamanlık doğrudan
doğruya insanın doğasından kopup gelen bir histir. İnsan elleri ile
yapılmış olan putlara tapması yerine tabiatın hakikaten insanı da
düşünmeye sevkeden tek ve büyük yaradanın mevcudiyetine inandıran
tecellilerine bağlı kalmayı aklın ve vicdanın gereği sayıyorum."

Gazeteciliğin İlk Yılları

Kutay, 1928'de girdiği Hakimiyet—i Milliye'de 1939'a kadar çalışır:
"Sonra beni ayırdılar oradan. Bir sebebi yoktu." Daha önce Konya'da
Yeni Anadolu isimli Anadolu'da ilk defa 8 sayfa, renkli başlıklı bir
gazetenin kuruluşuna imza atan Kutay, İstanbul'a gelip Celal Bayar'ın
büyük oğlu Refi Bayar'la Güneş isimli bir matbaa kurup Halk isimli bir
gazete çıkarır iki yıl boyunca. Gün****k gazete tatmin etmeyince de
Millet ve Hakka Doğru mecmualarını çıkarmaya başlar (1944—51).

Cemal Kutay’ın Eşi

Kutay o kadar yoğun çalışmaktadır ki, bu tempoda çalışırken evlenmeyi
bile düşünmemektedir. Ancak ailesi, onu, 1944'te yine Rumelili,
Yugoslavya göçmenlerinden olan ve Niğde'ye yerleşmiş Kamil—Nezahat
çiftinin kızları Melahat (Günan) Hanım'la evlendirir. Beş çocuğu gelir
dünyaya.

Cemal Kutay’ın Çocukları

1.Zeynep Sırma, yüksek maden mühendisi Erol Kuyaş'la,
2.Ayşe Mine, Adnan Koca ile,
3.Ömer Faruk, Prof. Dr. Sevil Kutay'la,
4.Gazale Nilgün, yüksek inşaat mühendisi Mehmet Ciğeroğlu ile,
5.Kardeşlerin en küçüğü İnci Kübra, tanınmış fotoğraf sanatçısı Muhlis Maçero ile evlenmiştir.

Kutay’ın İlk Kitabı

Bu arada ilk kitabı olan Selçuklu'dan Osmanlı'ya adında bir biyografi
kitabını da 1935'te yayınlayan Cemal Kutay, Naşit Hakkı Uluğ'un idare
müdürü olduğu zamanda, Ulus'ta çalışan herkesin CHP'ye girmesini
zorunlu kılmasına rağmen bu dönemde bile siyasete bulaşmaz. Kutay, daha
sonraki dönemde de siyasetten uzak duracaktır. 1952'de ise yeni bir
yayın macerasına atılır: "Ne Ebüzziyazade Velid, ne Hüseyin Cahit, ne
Ahmet Emin, hiç kimse böyle bir şeye girmemi istemediler. 'Sen ****
misin?' dediler. Bin 800 abone temin edersem çıkaracağım. Bunun için 80
bin adrese bir açık mektup yazdım."

Kutay, 1952'den 57 yılına kadar, tamamlandığında 12 bin sayfa ve 20
cilt olacak kronolojik değerler içerisinde fasikül fasikül bir tarih
kitabı yayınlar (Türkiye İstiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi).

Kutay, Konya'daki Babalık'ta başlayan ve Hakimiyet—i Milliye ile devam
eden basın hayatını Tan, Tanin, Son Telgraf gazetelerinde devam
ettirir.

İttihat ve Terakki Uzmanı

Kutay, Son Posta'da 'İttihat ve Terakki nasıl çıktı, nasıl kuruldu,
nasıl ayrıldı' adıyla 807 gün yayınladığı tefrika ile de bu alanda bir
rekorun sahibi olur.

Gazetecilik Yılları

Hür Anadolu, Sedat Simavi'nin sahibi olduğu Yedigün de onun kalem
oynattığı diğer basın kuruluşlarıdır: "Sedat Simavi, Hüseyin Cahit
Yalçın'ın yazılarına, Faruk Nafiz Çamlıbel'in şiirlerine, Refik Halit
Karay'ın hikayelerine 250 kuruş verirken bana 375 kuruş veriyordu.

Biliyordu, iki kardeşimi İstanbul'da yüksek tahsil yaptırdığımı. O
zamanki insanlar başkaydı. Türkiya'da (Kutay, özellikle Türkiya diyor)
inanılmaz bir insan kıymeti enflasyonu var."

Aktif gazeteciliği en son Tercüman'da yaptığı çalışmalarla noktalayan Cemal Kutay, 2001 tarihi itibariyle 183 kitap yayınlar.

Önemli Bir Arşive Sahip

Bugün Kadıköy'deki evinde, 1987'de kasıtlı olduğuna inandığı bir yangın
geçirmesine rağmen Teşkilat—ı Mahsusa üzerine Mısır ve Türkiye'de
araştırmalarını kitaplaştıran 'esrarengiz Amerikalı' Philip Stoddard'ı
bile ziyaretine geldiğinde hayrete düşürecek arşive sahip (Eşref
Kuşçubaşı'nın aşirete yakın olması arşivin elde edilmesinde etkili
olmuş mudur bilinmez ama) olan Kutay, iki genç bayan yardımcısı
sayesinde hayatını halen kaleminden kazanmaya devam ediyor: "Bütün
hayatımı buna verdim. İsteseydim tasavvur edemeyeceğiniz kadar zengin
olurdum. Benimkilerle kabil olmayacak kadar birikimler astronomik
paralarla satıldı Amerikalılara. Bu Philip Stoddard da bunun için
gelmişti."

Fenerbahçeli

Fenerbahçeli olan, fakat işin bu kadar materyalist boyut kazanmasından
sonra üyelikten ayrılan, 'Hiç garipsemeyin bahçe işleriyle meşgul
olmayı çok severdim' diyor.

Fransızca, Arapça, Farsça bilir.

Mason Değil

Kutay, 'gizli—açık' hiç bir cemiyete de üye olmadığını söylemektedir:
"Bir çokları bana mason derler. Büyük mason üstadları en büyük
dostumdu, Mim Kemal Öke, İbrahim Necmi Dilmen, Besim Ömer Paşa. Bana
teklif yaptıklarında durumu izah ettim, hepsi de bana hak verdiler ve
üye olmadım o kuruluşlara."

35Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:42 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

BİLİNMEYEN TARİHİMİZ
Osmanlı'da tarih yazmak "VAK-A NÜVİS= OLAYLARI SIRALAYAN" adı verilmiş
kişilerin ödeviydi. Bu uğraşıyı meslek olarak benimseyenler daha çok
sonradır Bu sebeple de devlet ve ülkenin yapısı çok zaman yabancı
kaynaklardan derlendi. Bu şartlar içinde de Tanzimat öncesi 1839'a
kadar olan yaşam çok tarafıyla sisler içinde kaldı. Belki de bu nedenle
"BİLİNMEYEN TARİHİMİZ" olarak I.'si 512, II.'si 480, III.'sü 480,
IV:'sü 480 sayfa olarak ve de gerçekten BİLİNMEYEN tarih olaylarını
1952 sayfada verdim. Her cilt tamamen müstakil, ayrı bölümleri
resimler, gravürler, belgeleri ile birlikte sergilemektedir. Olaylarla
ilgili ve her biri ele alınmış konulara başka ufuktan bakan fıkralar ve
hatıralarla geçmişi mümkün olduğunca asıl yapısıyla yaşıyoruz. İlk
cildin çıkışı 1974 Mart ayında, 4. cildin çıkışı 1975 Mart ayındadır.

ÖRTÜLÜ TARİHİMİZ
Zaman geçtikçe ve de daha çok değişen zamanın getirdikleri
bilmeceleştikçe tarihin sislenmesi veya unutulmuş olaylarının boşluğu
daha derinden hissediliyor. Bunlar birbirini kovaladığı müddetçe ,
belli bir noktada durmak, onları ele almak ihtiyacını duyuyorsunuz. Bu
duyguyla ve de BİLİNMEYEN TARİHİMİZ'in gördüğü alakaya yeni bir hizmet
eklemek arzusuyla ilk cildi 1975 Eylülünde 616, ikinci cildi 1975 Ekim
ayında 640 sayfa olarak 1256 sayfada iki cilt olarak yayınlanmıştır.
Başka kaynaklarda mümkün olduğu kadar yer almamış bakir konuları
kucaklamış olarak...

SİSLİ TARİHİMİZ
Siyasi rejimlerin özgürlük üzerinde, özellikle fikir hürriyeti
konusunda hoşgörülerinin temel mikyası tarih sahasında toleranslarıdır.
Ben bu gerçeği, uzun meslek hayatımda yaşadım. BİLİNMEYEN TARİHİMİZ VE
ÖRTÜLÜ TARİHİMİZ'den sonra iki cilt olarak SİSLİ TARİHİMİZ'i
yayınladım. Ele aldığım her mevzuun o günlere kadar değinilmemiş
olmasının dikkati içinde yine iki cilt olarak yayınlanmış SİSLİ
TARİHİMİZ'in ilk sayısını 336 sayfa, ikinci cilt 1977 Şubat ayında 303
sayfa olarak 1976 Aralık ayında çıktı. Kitapçı vitrinlerine koyulmayan,
bayilere verilmeyen böylelikle klasik ve bilinen anlamda yayınlanmış
sayılmayan bu kitaplar da sadece abonelere gönderildi ve kısa zamanda
tükendi.

TARİH KONUŞUYOR : ( 1-8 CİLT )
TARİHİ KONUŞTURMA'nın ne ölçüde zor, külfetli, sorumlu, çetin bir emek
olduğu gerçeğinin içinde yoğruldum : yirmisinden doksanına
kadar!...Yani yetmiş yıl...Bu gerçek içinde her biri büyük boy 502
sayfalık SEKİZ cilt verebilmiş olmamın TARİHİ KONUŞTURMAK'tan
çekinmemiş ve irkilmemiş olmanın kanıtı sayacağınızı ümit ediyorum.
Bugün çok ailenin kitaplıklarında ayrıcalık yeri olmasının huzuru
içindeyim. İlk cildi Şubat 1964'te, Ercan Matbaası'nda ilk baskı 15000
ikinci baskı 2500 olarak basılmış, abonelerine gönderilmiş 8. cilt,
1968 Şubat'ında yayınlandı ve toplam 4072 sayfaya ulaşmış olmanın
hizmet zirvesine erişmenin huzuru ile veda etti.

TARİH KONUŞUYOR II. (1-12 CİLT)
Taşıdığı ismin cazibesiyle ve ona layık olabilmiş olmanın huzuru içinde
YİNE TARİH KONUŞUYOR adı altında 12 kitap yayınladım : ciltli, aynı boy
ve her biri 320 sayfa olarak... Bu 12 kitabın her biri, bir vicdan
rahatlığıyla söylüyorum, o zamana kadar ele alınmamış bakir hakikatleri
kucaklıyordu. Taşıdıkları adlar ve kısa konuları şöyle:
1-ANAVATANDA SON BEŞ OSMANLI TÜRKÜ : I.Dünya Harbi'nde Teşkilatı
Mahsusa Reisi Eşref Sencer Kuşçubaşı'nın yönetiminde konusunda
deneyimli 5 gerillanın Hindistan'da gizlice PAMİR yaylasını aşıp doğu
Türkistan üzerinden TÜRK ANAVATANINA girerek Ruslara karşı (istilacı
Ruslara karşı) YEDİSU ayaklandırma girişimleri. 1962 yılı 320 sayfa.
2-I.DÜNYA HARBİ'NDE TEŞKİLATI MAHSUSA VE HAYBER'DE BİR TÜRK GENCİ :
I.Dünya Harbi'nde Arap Yarımadası'ndaki ayaklanma hareketleri ve İslam
Peygamberi'nin HAYBER'deki müşriklere karşı savaşından 1299 sene sonra
aynı yerde asi ve düşmanla birlik Araplara karşı savaşın ibretli
hikayesi. 1962 senesi Eylül ayı, 320 sayfa.
3-VİYANA KAPILARINDAN DÖNÜŞ VE OSMAN AĞA'NIN ÇİLESİ : 1683 II.Viyana
Kuşatması bozgunundan sonra esir bir Yeniçeri leventinin ilgiyle
okunmaya değer günlüğü. 1962 Ekim ayı, 320 sayfa.
4- 1913'TE GARBI TRAKYA'DA İLK TÜRK CUMHURİYETİ : Balkan Harbi'nin
facialı günlerinde Çatalca önlerine gelmiş Bulgar ordusuna karşı, esas
kuvvetini Harbiyelilerin teşkil ettiği savunma önünde bozguna uğrayan
düşmanı kovalayarak Edirne'yi kurtaranların Garbi Trakya'ya geçip,
orada kuruluş tamlığı içinde "Garbi Trakya Hükümeti Muvakkatesi"
(geçici hükümetini) kurmaları ve müstakil bir devlet haline getirmiş
olmaları. 1962/Aralık, 320 sayfa.
5- II.DÜNYA HARBİ'NDE BELGRAD'I KURTARAN TÜRK : Ancak II.Dünya
Harbi'nin tamamlanmasından sonra İngiltere Hükümeti tarafından
vatandaşımız Saffet Lütfi Tozan'a harp içinde Almanlar'ın Belgrad'ı
havadan yerle bir etme planlarını öğrenerek İngiliz-Amerikan
makamlarını haberdar etmesiyle önlenebilmiş hadisenin şükranı olarak
kendisine verilen O.B.E. nişanı töreni dolayısıyla öğrenilen olayın
baştan sona meraklı, ibretli, filmlere mevzu hikayesi. 1963 Şubat, 320
sayfa.
6- TRABLUSGARP'TA BİR AVUÇ KAHRAMAN : İtalyanlar 1911 Eylül'ünde yirmi
dört saatlik bir ültimatomla Trablusgarp (Libya) kıyılarına kuvvetli
donanmalarının yardımıyla asker çıkardılar. Donanmamız Marmara'yı dahi
aşacak kudrette değildi. Bir avuç kurmay Mısır üzerinden Libya'ya
girdiler Şeyh SÜNNUSİ'nin yardımıyla İtalyanları donanmaların ateş
sahası bitiminde durdurdular. Balkan Savaşı'na kadar başarıyla bu
toprakları korudular. Öyle ki iki yıl sonra Alman denizaltılarıyla bu
kıyıya çıkan yine bir avuç subay kendilerinden öncekilerin başarılarını
savaş sonuna kadar sürdürdüler. Enver, Mustafa Kemal, Fuat, Nuri, Ali
Fethi, Eşref ve diğer öncülerin başarılarını devam ettirdiler. Bu
günlere ibret belgeler, fotoğraflar ve olaylarla. 1963 / Mayıs, 320
sayfa.
7-NECİD Ç**LERİNDE MEHMET AKİF : İttihat ve Terakki'nin kendisinden
öncekilerin yoluna devam ederek yeni bir deneme yaptığı İttihatı islam
girişiminin 1916'daki denemesi...Aralarında İstiklal Marşı şairi Mehmet
Akif'in de bulunduğu, her meslekten seçkin insanların Arap
yarımadası'ndaki maceralı yolculuğu. Yine bugünlerimizde yarınlarımız
için ışık saymamız gereken sisler içine itilmiş maceralardan bir demet.
1963 / Temmuz, 320 sayfa.
8- MİLLİ MÜCADELE'DE ÖNCEKİLER VE SONRAKİLER : Birinci Dünya Harbi'nin
sonlarına doğru yenilgi kesinleşince hükümet Anadolu'nun bağrında
gerilla savaşları için bazı planlar hazırlamıştı.MONDROS'tan sonra
işgaller başlayınca bazı noktalarda yerel karşı koymalar
başladı.ATATÜRK'ün Samsun'a çıkmasından sonra bu karşı koymalar belli
gayeler çerçevesinde düzenlendi. İstanbul'un resmi işgali 16 Mart
1920'den sonra Ankara'ya akın oldu. ÖNCEKİLER'le SONRAKİLER arasında
bir hiyerarşi çekişmesi başladı. Üç kitap olarak tasarladığım
açıklamaları ilk kitapta derlemeyi tercih ettim. İlgiyle okunmaya değer
sanıyorum. 1963 / Eylül, 320 sayfa.
9- SİYASİ MAHKUMLAR ADASI MALTA : İstanbul'un işgalinden sonra
İngilizler'in asker/sivil, Ankara'yı yetişmiş insandan yoksun bırakmak
için mahkeme kararı olmadan köhne yük gemilerine doldurarak bir
sürgünler adası haline getirdikleri MALTA'da Rodos şövalyelerinden
kalan kışlalara doldurdukları insanlarımızın Sakarya zaferi sonuna
kadar sürmüş çileli macerası...1963/ Kasım, 320 sayfa.
10- PRENS SABAHATTİN BEY, SULTAN II. ABDÜLHAMİT, İTTİHAT VE TERAKKİ: O
kargaşa devrinin, siyahla/beyaz, yaşla/kuru, sıcakla/soğuk, çelişkileri
içindeki fikir/olay odaklarının karşılaştığı o kargaşa ve yol arayış
günlerinden bir kesitin kendi aralarında, birbirlerine karşı çekişmesi.
1964/ Ocak, 320 sayfa.

ÜÇ PAŞALAR KAVGASI
İttihat ve Terakki'nin ünlü ÜÇ PAŞA'sının ikisi asker biri sivildi.
Askerler Meşrutiyet'in ilanından önce kaymakam (yarbay) rütbesinde olan
Ahmet Cemal Paşa ve binbaşı rütbesindeki Enver Paşa, sivil de o zamanki
BEY olan Talat Paşa...Görünürde ancak kişisel tutumları dolayısıyla
kulaklara fısıldanan farklılıkların yanında kafa ve gaye terkipleri
arasında da ayrılıklar vardı. Kitap bunları inceliyor. 1964/ Mart, 320
sayfa.

LAWRENS'A KARŞI KUŞÇUBAŞI
Elinizdeki kitabın son bölümünde çekişmelerinin bir safhasını
gördüğünüz Osmanlı İmparatorluğu Teşkilatı Mahsusa Reisi Eşref Sencer
Kuşçubaşı ile ünlü İngiliz casusu Lawrens ile arasındaki kovalamacanın
meraklı öyküsü...İki tarafın kuvvet ve zayıflıklarını gizli didişmeler
arasında düşündürücü ibret tabloları halinde sergileyen olaylar. 1965 /
Temmuz, 320 sayfa.

TARİH SOHBETLERİ 9 MÜSTAKİL KİTAP
İlki 1966 yılının Nisan ayında 9.'su Ağustos 1968'de yayınlandı. Her
biri 320 sayfa olarak toplam 2880 sayfaya ulaştı. Bu arada bir yabancı
araştırmanın sonucunu hatırlatmak istiyorum : Komşu ülkelerin birinde
hükümet reisliği yapmış, İstanbul Mülkiye Mektebi ( Siyasal Bilgiler
Fakültesi) mezunu bir zat, dokuz kitap üstünde dikkatli bir tetkikten
sonra : "Ele alınacak ne kadar bakir bilgi varmış ki iki yıl belli
aralıklarla yayınlanmış bu dokuz kita adı altında yayınladılar. Bu 12
kitap da 280'er sayfa olarak yayınlandı. İsimleri şunlardı ta bir mevzu
tekrarına şahit olmadım. Bildiğimizi zannettiğimiz bahisler üzerinde bu
kadar otantik belgeyi nereden buldunuz?" sorusunu yöneltmişti. Bu
kitaplarım da öncekiler gibi bayilere ve kitapçılara verilmemişti.

CEMAL KUTAY KİTAPLIĞI VE TARİHSEVENLER KLUBÜ:
Bu arada 1977'de iki yakın dost ısrarla aranan kitaplarımdan bir
böümünü "CEMAL KUTAY KİTAPLIĞI VE TARİHSEVENLER KLUBÜ" adı altında
yayınlandılar. Bu 12 kitap da 280'er sayfa olarak yayınlandı. İsimleri
şunlardı ve aldıkları adlar konularını açıklıyordu:
· 31 MART İHTİLALİNDE SULTAN HAMİT
· MÜSLÜMAN KARDEŞLER HAREKETİ
· ŞEHİT TACİDARLAR
· İSTİKLAL SAVAŞI'NIN MANEVİYAT ORDUSU (2 cilt)
· AVRUPA'DA SULTAN AZİZ
· ÜÇ PAŞALAR KAVGASI
· NECİD Ç**LERİNDE MEHMET AKİF
· SİYASAL SÜRGÜNLER ADASI MALTA
· BELGRAD'I KURTARAN TÜRK
· TRABLUSGARP'TA BİR AVUÇ KAHRAMAN
· LAWRENS'A KARŞI KUŞÇUBAŞI
SOHBETLER (16 KİTAP)
!.'si Aralık 1968'de 16.'sı Mart 1970'te çıkmış olan sohbetler'in 3328
sayfalık kalın hacmiyle tarih edebiyatımıza yeni bir yol olduğu
söylenebilir. Batı'da çok yaygın ve tercih edilmiş "CEP KİTAPLARI"
tarzını her ay ayrı ve müstakil mevzularda birer kitap vermek suretiyle
başarıyla tamamlamış SOHBETLER'in kapak altında şu soru yer almıştır:
"TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?" Bu soruyla ben , kıdemli tarihçi, tarihi
kucaklamada ve onun "İHTİYAR BİR GEVEZE" değil; geleceklerin gerçek
aydınlığı saymadan doğru yollara girilemeyeceğini anlatmaya
çalışmıştım. Bugün de sağlığım elverseydi aynı emeğe devam ederdim.

DÜNÜMÜZ, BUGÜNÜMÜZ, YARINIMIZ ÜZERİNDE SOHBETLER (farklı hacimli 6 cilt)
Farklı hacimli 6 ciltte tekmillenmiş olan serinin ilki Mart 1971'de
sonuncusu Mart 1972'de tamamlandı. Yine bir sohbet havası içinde bu
bölümde, daha çok geçmiş olayların yaşanan devirlerin etkisi üzerinde
durmaya çalıştım. Cumhuriyetimiz 50. yılına yaklaşırken , görülüyordu
ki, kapandığı zannedilen geçmiş, kılık kıyafet değiştirerek yeni bir
makyajla hayat sahnesine çıkıyor. SOHBETLER'in bu ikinci bölümünde
tarih verasetini ispatlayan olaylara daha çok yer verdim. Sonuncu cilt
kapaktaki, Osmanlı'nın son yıllarında bir yabancı kişinin kendi ülkesi
adına HASTA ADAM'ı dört yıl sürmüş Birinci Dünya Harbi'ne kendi yanında
sürüklemiş olan Alman İmparatoru II.Will Helm'in resminin altında şu
açıklamalar var: baki hatıralar, belgeler, ibretler,kubbede hoş seda
sedalar...

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRK KİTAPLIĞI : 6 KİTAP
Fikir hayatı 1970'lere doğru ülkeme, tarihe adanmış yıllarımın bir
muhasebesini yapmak ihtiyacını duydum ve uzun süredir hazırlığını
yaptığım, "GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRK KİTAPLIĞI" genel başlığı altında
müstakil eserler vermeye başladım. Altı kitapta ilk bölümünü
tamamladığım emeğimin birincisi:

II.RIFAT PAŞA'NIN AHLAK DÜNYASI : Beş ruh yapısını inşa eden 115
senelik ölümsüz eserin bugünkü dilimize metni. İkinci kitap aramızdan
ayrılmasından sonra temel eseri LAİK Türkiye Cumhuriyet'i olan
ATATÜRK'ün şahsiyet ve gayeleri üzerinde çeşitli yorumları ele alarak
GERÇEK MUSTAFA KEMAL'İ hatırlatan :
BEKLENEN ADAM : ATATÜRK'ün yarıda bıraktıklarını tamamlayacak olanın
not defteri idi ve kapağın üzerinde boş bir madalyon vardı. Bugün 1998
madalyon hala boş...Diyeceğim ki 320 sayfalık araştırmanın sergilediği
hakikatler bugünkü ve yarınki çözüm isteyen meselelerimiz. Üçüncü kitap

36Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:42 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

AVRUPA'DA SULTAN AZİZ adını taşıyor.
Sultan ABDÜLAZİZ'in , 1868 milletlerarası Paris dergisinin şeref
misafiri olarak, Osmanlı hakanları içinde Avrupa'yı ilk defa ziyaret
eden Osmanlı hakanı olması hususiyetinin dünyada yarattığı büyük
ilginin izlerini yüzyıl geçmiş bir zaman sonra hatırlatıyordu.
Görünürlerdekinden çok farklı olarak 1839 Tanzimat Fermanı'na rağmen
Batı ile aramızdaki yapı ve kültür farklılığının sergilendiği kitap
bugün de ibretle okunmaya değer diyebiliyorum.

Dördüncü kitap :
SAHTE DERVİŞ adını taşıyor. Tanınmış Macar Türkoloğu Prof. Herman
Arminus Vambery'nin REŞİT EFENDİ takma adı ile 1862*1865 yılları
arasında Orta Asya'daki maceralı yolculuğunun ibret sayfalarını
veriyordu. Günümüzde Türk anavatanındaki olup bitenler önünde bu
anlatılmış olanlar bizim için hala bilinmesi şart hakikatler. Beşinci
kitap:
NELERE GÜLERLERDİ adını taşıyordu. Konusu Türk mizahının basılı devreye
geçişinin 100. yıl dönümü için hazırlanmıştı. Bu kitabımda
cedlerimizin, biz torunlarının sandığı gibi asık suratlı, yapmacık bir
ciddiyet içinde, gülmeyi red eden insanlar olmadığını anlatmaya
çalıştım. DİYOJEN ve HAYAL'le başlayıp ÇAYLAK'la devam etmiş ve Sultan
Aziz'in saltanatının ilk yarısını kucaklayan özgürlük havası içinde,
kısmen de olsa espri/nükte/şaka yapabilmede çok mesafe aldığımızı
gösteren ferahlatıcı olayları kovalamış Sultan Abdülhamit'in 33 yıllık
katı baskısından sonra II.Meşrutiyet'in çığrından çıkmış avareliği
düşündürücü çelişki tablosuydu. 1970 Aralık ayında 224 sayfa
yayınlanmış kitap kendi alanında tek kaldı. Altıncı kitap :
TARİHTE TÜRKLER ARAPLAR HİLAFET MESELESİ adını taşıyor. Benimsediği ad
1998 Türkiye'sinde bir kısım insanlarımız için yine gündemde görünüyor.
1970 yılı Aralık ayında 320 sayfa yayınlanmış eserdeki gerçekler
bilinmediği için hala aktüalite içinde sayılan mevzunun KAPANMIŞ VE
AÇILMAMASI akıl ve mantığın olduğukadar tarihin gereği olayları
inceleyememişlere okumalarını tavsiyeye değer buluyorum.

HÜKÜMETLERİ İÇİNDE AHLAK İÇİN MÜCADELE CUMHURİYET DEVRESİNDE SUİİSTİMALLER DİVANI ALİLER (YÜCE DİVAN) MECLİS TAHKİKATI
Osmanlı'nın çöküş sebeplerinden birinin özellikle devlet varlığında
rüşvetler, suiistimaller-kayırmalar-kişisel yakınlıkların devlet
yapısına menfi etkileri olduğunu hepimiz biliyoruz. 1950'de çok partili
devre geçişte oldukça uzun sürmüş tek parti yönetiminin gözlerden
sakladığı , kulaklara fısıldanan olaylardan bir bölümünü 1956'da
yukarıdaki başlık altında kitaplaştırdım. İçindekiler arasında şunlar
vardı. "Vekiller heyeti tazminata mahkum ediliyor-Firari Rum ve Ermeni
zenginlerini yurda nasıl soktular- Yavuz ve havuz meselesi - Mahkumiyet
kararları- Gizli dosyalar..." Aradan seneler geçti, liberal sisteme
girişte yine kişisel çıkarlar nüfuz suiistimalleri, özellikle siyasi
iktidarların el değiştirmelerinde iktidara gelmiş parti yanlılarının
çabaları, ekonomik sistemlerin değişmelerinde piyasa çalkantıları
"KÖŞEYİ DÖNME" tabiri kullanılmadan kanun dışı kazanç yollarının
denenmesi olaylarının gündemde olduğu devrede milli birliğimizi sarsan
aşırılıklar demokratik rejime dönük hareketler birbirini kovalamaya
başladı. Bugünlerde ATATÜRK devrinin Şükrü Kaya'sından sonra en uzun
süre içişleri bakanı olan ve hizmet yıllarında benimsediği kendisine
özgü metotla "ZEHİR HAFİYE" adı verilen Dr.Faruk Sükan'ın dosya ve
anılarından faydalanarak 1984'te, 528 sayfa. İÇERİDE DIŞARIDA FIRSAT
KOLLAYAN PUSUDAKİ İHANET kitabını yayınladım. Sayın Dr.Faruk Sükan
kitabın ikinci baskısına EK olarak YARINLARIN İHANETİ/ İHANETİN MİRASI/
İHANETTEN KURTULUŞ adlarını verdiği üç cildi ekleyerek, bugün de
yurdumuzun karşısında olduğu ŞER kaynaklarına dayanak olmuş ve olmakta
olan kanun dışı kaynak ve hareketlerin panoramasını çizdi. Bu
kitaplarda tarihin hükmü olarak yaptığım açıklamalarda dünyanın her
yerinde önlenememiş olan benzer kanun ve ahlak dışı hareketin
anatomisini vermeye çalıştım.

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ (1872-1960)
İkinci Meşrutiyet'teki "İSLAMCILIK CEREYANI" , mevzuu üzerinde
düşünceyi çeşitli yönlerden ele almış şahsiyetlerin belirlenmesine yol
açtı. Bunlardan birisi, günümüzde genel olarak NURCULUK olarak
adlandırılan hareketin öncüsü BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ'dir. BEDİÜZZAMAN
tabiri geçmişte de yaşadığı devir içinde, ayrıcalıklar görülmüş
kişilere "Varlığında yaşanılan zaman için güzel sonuçlar beklenen
kişilere " verilen addı. NURSİ ise bu zatın doğduğu köyün NURS ismini
taşımasından ileri gelen benzetiştir. Kendisine "BEDİÜZZAMAN"
ayrıcalıklı adını kimin veya kimlerin verdiğini bilmiyorum. Benim,
adına 1980 yılında 510 sayfalık müstakil kitap yazmamın nedeni, zamanın
yargıtay başkanı rahmetli İMRAN ÖKTEM Beyefendinin 31 Mart hadisesinde
bu zatın mahkum olduğunu açıklaması dolayısıyla idi. Araştırmalarımın
bir başka özelliği de, kendisinin belli tarikat ekollerinin dışında,
belki de yaşantısının etkisiyle din duygusunu tabiat varlığı "Doğa
düzeni"nde aramış olmak gibi natüralist felsefesinin etkisi olmuştur.
Onun Tanrı'yı doğada ve evren düzeninde aramayı telkin eden görüşü,
şekli yapısı içinde tetkike değer.
BİR GERİ DÖNÜŞÜN MİRASI
Yaşanılan hadiseler içinde normal varlıklara karşı gelmiş aşırılıkların
çok tarih gerçeklerini sislediği bir bakıma da unutulmaya mahkum ettiği
olay dikkatimi çekmiştir. Bu oluşlarda, çok temel hadise de unutulmuş
veya aslından saptırılmıştır. II.Meşrutiyet'in 8 ay yirmibirinci
gününde patlak veren ve ardında kanlı/kinli bir iz bırakmış olan 31
MART İRTİCA (gericilik) ayaklanması da bunlardan biridir. Uzun
aramalarıma rağmen isyanın bastırılmasından sonra kurulan DİVAN-I HARBİ
ÖRFİ (sıkı yönetim mahkemelerinin) tutanaklarını bulamamıştım. Aradan
çok zaman geçtikten sonra isyanı bastıran hareket ordusu kurmay başkanı
PERTEV (DEMİRHAN) Paşa'nın "JAPONYA ANILARI" nı alırken ayrı bir tomar
içinde görünce, bu bekletişin hareket ordusu kumandanı Mahmut Şevket
Paşa'nın isyanının halkın üzerinde , çeşitli yorumlara yok açmaması
için bir tedbir olarak tavsiye edildiğini ve böylelikle gerçeklerin
olduğu yerde kaldığını kavradım. İzni ile, aldığım metinleri, aradan
yıllar geçmesinden sonra isyanın 85. yıldönümünde 1994 yılında "BİR
GERİ DÖNÜŞÜN MİRASI" adı altında 515 sayfalık bir cilt olarak
yayınladım.
İNSANI İNSAN YAPMIŞ BİR İNSAN (570-632) VE GÜNÜMÜZE MİRASI
Diyeceğim ki son yıllardaki emeklerimin içinde apayrı yeri olan bir
kitabıma gelmiş bulunuyoruz: İNSANI İNSAN YAPAN BİR İNSAN (570-632) VE
GÜNÜMÜZE MİRASI . Kitabın asıl konusu son yüzyılımızın müstesna
fikir/hukuk şahsiyeti rahmetli Celal Nuri İleri Beyefendi'nin 1913'te
yayınlanan "HATEMÜL EMBİYA" (SON PEYGAMBER) " kitabının günümüz
Türkçesine aktarılması ve o gün bugün mevzu üzerindeki yeni oluşlarla
tamamlanmış olmasıydı. İslamiyet ve islam dini üzerinde, birbirinden
çok farklı yorumlar yapılırken çıktığı gün toplatılarak ortadan
kaldırılan kitap ; İslam Peygamberi'ni HURAFELER'e kadar uzanmış
ihtimallerden arındırıp tarihin önüne gerçek yapısıyla çıkarıyordu.
Özellikle, evrensel yapısını aradan geçen zaman içinde korumuş
olmasının kıyaslamalı açıklamasını yapmaya çalışmış emek, ümit ediyorum
ki vazifesini yerine getirmiş olacaktır.
CEP KİTAPLARI :
· ATATÜRK ENVER PAŞA HADİSELERİ
· TALAT PAŞA'YI NASIL VURDULAR
· SİVAS KONGRESİ'NDE ATATÜRK'ÜN İSTANBUL HÜKÜMETİNCE TEVKİFİ GİRİŞİMİ
· KARABEKİR ERMENİSTAN'I NASIL YOK ETTİ
· MİLLİ MÜCADELE'DE YEŞİL ORDU EFSANESİ
· TÜRKİYE'DE İLK KOMÜNİSTLER
· LOZAN'DA İSMAT PAŞA'YI KİM **DÜRECEKTİ
· MÜTAREKE'DE PONTUS SUİKASTİ
· PEMBE MENDİL
· HALİT PAŞA ALİ ÇETİNKAYA VURUŞMASI
· 150'LİKLER FACİASI
· LENİN'E KARŞI ENVER PAŞA
· ŞEHİTLİKLERİMİZ
· TARİH VE ZAMAN İBRETTİR
· TÜRK EMEK NURU
· BEŞ KITADA BİR TÜRK PAŞASI DANİŞ KARA BELEN
· TÜRK KANADI
· SELÇUKLU'DAN OSMANLIYA
ATATÜRK YOLUNDA
Doksanının merdivenlerindeki hayatımın, mesleğim sahasında çetin
sınavını bu son emeğimin değer ölçüsüyle noktalama gayretime lütfen
inanınız. Bu özlem, gazetesi Hakimiyeti Milliye'sinde geçmiş yıllarımın
kutsal emanetiydi. Aramızdan ayrılışının ilk yıldönümü 10 Kasım 1939'da
aziz hatırasına sunulan özel sayı benim naciz emeğimdi. Daha sonraki
yıllarda vazifemi yerine getirmeye devam ettim. Diğer yayınlarımda
ayrılmış yerinin dışındaki ona ait kitaplarım şunlar:
1907 II. MEŞRUTİYET ÖNCESİ MUSTAFA KEMAL'İN ÖNERDİĞİ MİSAK-I MİLLİ
(ALİ FUAT CEBESOY'UN ELYAZISIYLA : "ATATÜRK" devrimlerinin temeli olan
Misak-ı Milli ATATÜRK tarafından ne zaman düşünülmüş ve nasıl tekamül
ettirilmiş ve nasıl son şeklini almıştı?)
ATATÜRK'ÜN SON GÜNLERİ
Doğumunun 100. yılı 1981'de 228 sayfa halinde yayınlanan kitapta
hastalığının teşhisinden SON'a kadar günlerin getirdikleri sıralanıyor.
Şifası olmadığı bilinen bir illetin önünde de dimdik kalmış bir başka
insanın varlığını ileten anekdotlar, kitabın özelliği...
ARDINDA KALANLAR
Aramızdan ayrılışının 50.yılı 1988'de diğerinde olduğu gibi Cem
Ofset'in yayınladığı bırakabildiklerimizin muhasebesini yapmaya çalışan
496 sayfalık bu kitabımda onun günleriyle 50 yıl sonrasının mukayesesi
yapılıyor. Hayatımda hiç bir kitabıma böylesine bir ad koyabilmenin
acısını duymadım. Onun, "Hakikatleri konuşmaktan korkmayınız" emanetine
sadık kalarak...

ATATÜRK OLMASAYDI
İnanılması güç , vefa ve kadirbilirlik duygularının iflası önünde onsuz
müstakil, hür, şerefli, bir vatanın nasıl düşünülebilmesinin mümkün
olabileceğini hadiselerin aydınlığı içinde araştırmış olan bu kitabım
1993 yılında yayınlandı. Uzun süre ilgi odağı oldu.

ATATÜRK BUGÜN OLSAYDI
Aziz hatırasına son emeğim onun günümüzde yaşamakta olduğu hayalidir.
1996'da 548 sayfalık hacim içinde satırlaştırdığım kitap doğa
kanunlarının reddinde olmasına rağmen onun, günümüzde de aramızda
olabilmesi hayalinin neler getireceği sualini soruyor.

ATATÜRK'ÜN BERABERİNDE GÖTÜRDÜĞÜ HASRET : TÜRKÇE İBADET
Elli yedi yıllık kısacık ömründe vatan ve milleti için hayırlı ve
faydalı ne görmüşse şartları düşünmeden ve zerre ödün vermeden onları
kucakladı. tarihte görülmemiş bir cesaret ve azimle hepsini zaferle
mühürledi. Tek bir istisnasıyla. Milletine anadiliyle kulluk hakkını
sağlamak son yılların zamanını doldurmuş idealiydi. Kucakladığı bütün
mevzularda olduğu gibi aklın, mantığın, bilimin terkibi görüş içinde
hazırlığını tamamlamış, kameti, hutbeyi, ezanı Türkçeleştirmiş, sıra
namaz surelerine gelmişti. Nefes nasibi daha bir kaç yıl daha devam
etseydi bu son himmetini de, kendisine özgü tamlık içersinde
noktalayacaktı. 400 sayfalık kitap, bu hakikati sergiliyor.

37Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:43 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Edward Ta?ç?
--------------------------------------------------------------------------------
Edward Ta?ç? Türk-Ermeni Dostluk Derne?i Ba?kan?. ABD'de ya?ayan Edward
Ta?ç?, açt??? sergilerle Ermeniler'in soyk?r?m görmedi?ini anlatmaya
çal??t?. Edward Ta?ç?'n?n, ilkini 1998'de Ankara'da düzenledi?i 'Bir
Amerikal?'n?n Türkiye Sevgisi' adl? resim ve tarihi döküman sergisi,
?stanbul'da 1999 y?l? Mart ay?nda aç?lan sergisinde konu?an Edward
Ta?ç?, Ermeni ve Süryani as?ll?lar?n Türk dostu olduklar?n?, ABD'deki
Ermeni cemaatinin ise Türk dü?manl???na devam etti?ini söyledi. Osmanl?
döneminde Süryani ve Ermeniler'in 'soyk?r?m' görmedi?ini, ancak buna
ra?men Türk dü?manl???n?n çocukluktan itibaren Ermeniler taraf?ndan
beyinlere kaz?nd???n? anlatan Ta?ç?, ABD'de do?mu? ve büyümü? olmas?na
ra?men Türk sevgisiyle dolu oldu?unu, bu sebeple ABD'de Ermeni
cemaatler taraf?ndan tenkit edildi?ini söyledi. Ta?ç?'n?n sergisinin
aç?l???na, dönemnin kültür bakan? ?stemihan Talay ve müste?ar? da
kat?lm??t?.

Kaynakrmeni Portreleri Hüdavendigar Onur Burak Yay?nlar? ?stanbul 2000

HAKKINDA YAZILANLAR

Ermeni as?ll? Türk dostu Edward Ta?ç? hayat?n? kaybetti
Milliyet 23 Haziran 2005

Hayat? boyunca Ermeni soyk?r?m iddialar?na kar?? hep Türklerin yan?nda
yer alan Ermeni as?ll? Türk dostu Edward Ta?ç?, mart ay?ndan bu yana
yo?un bak?mda bulundu?u New York’taki hastanede dün ak?am hayat?n?
kaybetti.
?ki böbre?i de çal??mayan 72 ya??ndaki Ta?ç?, yakla??k üç ay önce
aniden fenala??nca Long Island Jewish Medical Center’a kald?r?lm?? ve
komaya girdi?i için bu hastanede yo?un bak?ma al?nm??t?. Hastaneye
kald?r?ld???ndan bu yana yo?un bak?mda bulunan Ta?ç?, New York ve
çevresinde bulunan Türkler taraf?ndan sürekli olarak ziyaret ediliyordu.
Ta?ç?’n?n yak?nlar?ndan edinilen bilgiye göre, yar?n sabah cenaze evine
konarak sevenleri taraf?ndan ziyaret edilecek olan Ta?ç? için, 25
Haziran Cumartesi günü New Jersey Teaneck’teki Saint Marks Süryani
Kilisesi’nde dini tören düzenlenecek. Ta?ç?, ayn? gün kendi vasiyeti
do?rultusunda yine New Jersey’deki Karaçay Türklerine ait mezarl??a
defnedilecek.
Son 20 y?ld?r Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun (TADF) halkla
ili?kilerinden sorumlu olan Ta?ç?, Osmanl? Ermenisi bir anne-baban?n
o?lu olarak Amerika’da dünyaya geldi. Bütün ya?am? Amerika’da geçmesine
ra?men kendi gayretleriyle Türkçe ö?renen Ta?ç?, "vatan?m" dedi?i
Türkiye ve Türk kültürü sevgisiyle tan?n?yor. Ba?ta Ermeni lobileri
olmak üzere, ABD’de Türkiye’yi karalamaya çal??an tüm gruplara kar??
hep Türk tezlerini savunan Ta?ç?, özel hayat?n?n her kesimine de
Türkiye ve Türklük sevgisinin izlerini ta??makla biliniyordu.
Otomobilinin plakas?n? bile "Vatan" olarak seçen Ta?ç?, sürekli olarak
ay-y?ld?z kolye tak?yordu. Her y?l hiç aksatmaks?z?n New York’ta
yap?lan Türk yürüyü?üne kat?larak, büyük bir Türk Bayra?? ta??yan
Ta?ç?, mektuplar?n?, üzerinde "Bana Türk dostu derler" yaz?s? bulunan
bir mühürle imzal?yordu. New York’un Queens semtinde bulunan evini,
Topkap? Saray?’n?n minyatürü ?eklinde in?a eden Ta?ç?, bu evi yine
Osmanl? esintileri ta??yan say?s?z e?yayla süslemi?ti. Ta?ç?, paha
biçilmez Türk sanat eserleri koleksiyonlar?n?n yan? s?ra geni? bir
Türkçe ta? plak koleksiyonuna sahip bulunuyordu. Hayat? boyunca Ermeni
iddialar?na kar??, bu iddialara destek veren Amerikal? politikac?,
bilimadam?, ?irket, medya organ?, ö?retmen ve din adamlar?na binlerce
mektup yazan Ta?ç?, 1960’lardan bu yana New York’ta ve Washington’da
görev yapan tüm Türk diplomatlar? taraf?ndan sayg? gösterilen bir isim
haline gelmi?ti. Gerçek bir Türk dostu olan Ta?ç?, son olarak, "Bana
Türk Dostu Derler-Ermeni ?ddialar?, Gerçek Söylenmeli" adl?, Ermeni
soyk?r?m iddialar?na cevap te?kil eden bir kitap yazm??t?. Kitab?n yeni
bask?s? may?s ay?nda tamamlanarak da??t?m? yap?lm??t?.


Amerika’dan bir Ermeni sesi
Amerika Mektubu
Ay?e Göktürk Tuncero?lu atunceroglu@tg.com.tr
Türkiye 25 Nisan 2005

Yirmi küsur y?ld?r Amerika’da tertipledi?imiz hemen her aç?k hava
toplant?s?nda ve yürüyü?lerde elinde Türk bayra?? ile, her salon
toplant?m?zda boynunda ay y?ld?zl? kolyesi ile haz?r olan bir Ermeni
dostumuz vard?r: Edward Tashji. Kartvizitinde “Bana Türk dostu derler”
yazar. Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun demirba?lar?ndand?r.
Y?llard?r Ermeni meselesinde Amerikan makamlar? nezdinde giri?ti?imiz
bütün faaliyetlerde en önde hep o vard?. Türkleri ilgilendiren her
faaliyette hep o vard?. Bir keresinde Rauf Denkta?’? Kennedy
Havaalan?nda kar??larken, en önde elinde Türk bayra?? ile yine o vard?.
New York’taki evi, kendi evim dahil, burada tan?d???m hiçbir Türk’ün
evinde görmedi?im kadar ince bir hassasiyetle tepeden t?rna?a
Osmanl?-Türk evi olarak dekore edilmi?tir. Y?llar önce ilk defa bizi
buyur etti?inde darbuka ile bir oyun havas? çalarak kar??lam??t?.

Edward Ta?ç? (Türkiye topraklar?ndan ve Türkçe’den gelen soyad?n? asl?
gibi yazabiliriz), Bal?kesir’de do?up büyümü? bir Ermeni anne ve
Urfa’da do?up büyümü? Süryanî bir babadan Amerika’da dünyaya gelmi?.
E?i Mary Ta?ç? da Ermeni as?ll? bir Amerikal?. Edward Ta?ç?’n?n Türkiye
ve Türklere olan yak?nl??? anne babas?ndan dinledi?i an?lardan
kaynaklanmaktad?r. Türkçe’yi ailesinden ö?renmi?tir. Onlardan hem
Türkçe’yi, hem zaman?n Türkiye’sinde olup biten olaylar? ö?renmi?tir.
Bugüne kadar elindeki belge ve malzemelerle birçok sergi açt?. 1998’de
Ankara Millî Kütüphâne’de açt??? sergiyi hat?rlayanlar?n?z olacakt?r.

Geçen hafta, say?n Edward Ta?ç?’n?n bir kitab? piyasaya ç?kt?. Ermeni
Soyk?r?m? iddialar?na cevap te?kil edecek, hakikî bir hayat hikâyesi
olan”Armenian Allegations-The Truth Must Be Told=Ermeni
?ddialar?-Gerçekler Söylenmelidir” adl? bir kitap. Kitap bundan böyle
Ermeni soyk?r?m? iddialar?na cevap te?kil edecek eserlerden biridir ve
böyle bir hat?ra kitab?n?n Ermeni as?ll? bir Amerikal? taraf?ndan
yaz?lmas? ?üphe yok ki son derece önemlidir. New York merkezli Türk
Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun gayretiyle bas?lan kitap bugünlerde
Amerikan Kongresi üyelerine, mahallî yöneticilere, lobicilere,
tarihçilere postalanmaktad?r.

Kitaptan ö?rendi?imize göre... Edward Ta?ç?’n?n annesi Ermeni tehcir
hareketi esnas?nda genç bir k?z... Bal?kesir’den al?n?p Kilis’e
gönderilir, Kilis’te faaliyetine devam etmekte olan Ermeni Kilisesi’nde
misafir edilir, daha sonra kilise taraf?ndan Kilis’te ya?ayan Ermeni
ailelerden birine teslim edilir, genç k?z yeni ailesi ile kayna??r.
Derken bir gün tesadüfen tan??t??? bir Osmanl? zabiti ile orada
evlenir, bu zabit Edward’?n babas?d?r. Aile daha sonra Amerika’ya
göçer. Hikâye devam eder... Bu kadar bilgi ile iktifa e****m ?imdilik.
Kitab?n Türkçe’ye çevrilmesini ve Türk okuyucular?n da Amerika’dan
yükselen Türkiye sevdal?s? bu Ermeni sesini duymalar?n? arzu ederim.

Ne yaz?k ki Edward Bey bugünlerde hastahânede, yo?un bak?mda. Kendisine âcil ?ifalar diliyoruz.








google_protectAndRun("ads_core.google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);

38Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:43 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Fikri Karaman
--------------------------------------------------------------------------------
1966 tarihinde Doğanşar�da dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu Doğanşar�da
okudu. 1984 tarihinde 4 Eylül Sivas Kongre Lisesi�nden, 1988 tarihinde
Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Tarih Anabilim Dalı�ndan mezun
oldu. Kırklareli Vize Endüstri Meslek Lisesi (1988 � 1990), Kırklareli
Vize Sergen İlköğretim Okulu (1990 � 1991), Sivas Çatpınar Ahmet Ayık
Ortaokulu ve İlköğretim Okulu (1990 � 1991 ve 1993 � 1994), Sivas
Anadolu Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi (1992 � 1993 Yedeksubay
asker öğretmen olarak), Sivas İmam Hatip Lisesi (1994 � 1996), İstanbul
Avcılar Lisesi�nde (1996 � 1998) Tarih Öğretmenliği görevinde bulundu.
Avcılar Lisesi tarih öğretmeni iken iki yıl kadar görevlendirme olarak
Süleyman Nazif Lisesi�nde çalıştı. 1988 � 1989 Eğitim Öğretim Yılı�nda
Süleyman Nazif Lisesi�nde bir öğretim yılı müdür yardımcılığı görevinde
bulundu. Müdür yardımcılığından kendi isteğiyle ayrıldı. 15 Ekim 1999
tarihinde Süleyman Nazif Lisesi tarih öğretmenliği görevine atandı.
Halen bu görevine devam etmektedir. Fikri KARAMAN, evli ve iki çocuk
babasıdır.

Fikri KARAMAN, 2001 tarihinde Türk Folklor Kurumu tarafından, Türk Halk
Kültürüne Hizmet Ödülü ile ödüllendirildi. Aynı yıl Türkiye genelinde
ödüle layık görülen diğer isim ve kurumlar ise Türk Dil Kurumu, Kültür
Bakanı M. İstemihan Talay, TRT Gezelim Görelim Programı, Prof. Dr.
Örcün Barışta, Doç. Dr. Göktan Ay, Sabiha Tansuğ, Avni Özbenli, Mehmet
Özel, Fethi Ülkü, Coşkun Ertepınar, Asım Yahyabeyoğlu, Ahmet Tufan
Şentürk, Ömer Kayaoğlu, Mustafa Ertaş, Muharrem Bayar, Selâhattin
Önerli, İlhan Yardımcı ve Turgay Aydın�dır.

ESERLERİ
1- İPSİLE TOZANLI DOĞANŞAR 1990
2- DOĞANŞAR FOLKLORU 1993
3- DOĞANŞAR İLÇESİ VE KÖYLERİ BELGESELİ 2000
4- OZAN ÖMER 2000
5- SÂLNÂME-İ VİLÂYET-İ SİVAS 1308 / 1890 2001
6- 1455�TEN 2003�E TOZANLI KAZASI 2003
7- TARİHÎ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİYLE ORTAKÖY 2005

MAKALELERİ
-TÜRK DÜNYASI TARİH DERGİSİ � İstanbul
- TÜRK KÜLTÜRÜ � Ankara
-ERCİYES � Kayseri
-İÇEL KÜLTÜRÜ � Mersin
-REVAK � Sivas
-REŞADİYEM � İstanbul
-TOKAT � İstanbul
-DOĞANŞAR BÜLTENİ � İstanbul
-ALEVİLİK � DR. İSMAİL ENGİN ile HAVVA ENGİN tarafından 2004 tarihinde
hazırlandı. 25 civarında ilim adamının makalesinden oluşan Alevilikle
ilgili bir çalışma. Bu kitapta Fikri KARAMAN�ın HUBYAR SULTAN hakkında
detaylı bir araştırması yer almaktadır.
-KÜLTÜR BAKANLIĞI HALK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI � Ankara.
Yukarıda isimleri zikredilen dergileri Fikri KARAMAN�ın 50 civarında makalesi yayınlandı.

39Türk Tarihçiler - Sayfa 2 Empty Geri: Türk Tarihçiler Ptsi Ocak 11, 2010 5:43 am

*ЯéaLové.<3

*ЯéaLové.<3
Süper Üye
Süper Üye

Hacı Ali .
--------------------------------------------------------------------------------
HACI ALİ
17. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan bir tarihçi...

HAYATI
H.A.’nin hayatı hakkındaki bilgimiz yok denecek kadar azdır. 17.
yüzyılda yaşamış olan H.A.’nin katip sıfatıyla çeşitli görevlerde
bulunduğu anlaşılıyor. Sarı Tarhuncu Ahmed Paşa’nın (ö. 1062/1652)
valiliği döneminde Mısır’da katip olarak görev yaptığını ve onun isteği
üzerine 1060/1649’de Ahbarü’l-Yemani isimli eseri yazdığını ve
kendisini “Mevlana” diye tanımladığını biliyoruz. H.A. zaman zaman
Gelibolulu Mustafa Ali ile karıştırılmıştır. Hac vazifesini ifa ettiği
dönemde müşahede ettiği olayları 1074/1663-64 senesinde
Tuhfetü’l-hüccac adlı eserinde anlatmıştır. 1083/1672 senesinde divan-ı
hümayun katibi sıfatıyla Qamaniçe seferine katılmış ve bu seferin
ruznamçesini Fethname-i Qamaniçe adıyla kaleme almıştır.

ESERLERİ
1) Ahbarü’l-Yemani
H.A. Mısır’da katiplik yaptığı dönemde vali Ahmed Paşa’nın (ö.
1063/1653 ) Yemen’le ilgili sorularına cevap olmak üzere 1060/1649
senesinde Qutbuddin Muhammad b. Ahmad’ın Barq al-Yamani fi al-Fath
al-Utmani adlı Arapça eserini Ahbarü’l-Yemani adıyla Türkçe’ye tercüme
etmiştir. Bu eser ilk anda Arapça eserin doğrudan bir özeti gibi
görünse de, Ahbarü’l-Yemani’nin mukaddimesinde Qutbuddin’in eserinin
tercümesine ilaveler yapılmış ve Yemen’in fethinde bulunmuş
mücahitlerin rivayetlerinden, Yemen’e seyahat etmiş seyyahların
anlattıklarından ve Yemen’i gezmiş olan bilginlerin vermiş olduğu
malumatlardan alıntılar bölümler arasına serpiştirilmek suretiyle
tercüme genişletilmiştir. Tercümeye esas olan Barq al-Yamani Sinan
Paşa’nın (ö. 1004/1596) 981/1574’de serdar olarak bulunduğu Halqu’l-vad
(Halqu’l-vadi/Goletta) muharebesi ile bittiği halde H.A. eserin
tercümesini kendi zamanına kadar getirmektedir.

Eserin Süleymaniye Kütüphanesi, Hamidiye Kitaplığı 886 numarada
Ahbarü’l-Yemani adıyla kaydedilmiş olan nüshası 1077/1668 tarihinde
Mustafa b. İbrahim tarafından istinsah edilerek yer yer şerhlerle
genişletilmiştir. Söz konusu şerhler 1082/ 1671 yılında Mustafa b.
Rıdvan tarafından özetlenerek metne dahil edildikten sonra eserin adı
Telhisü’l-barqü’l-Yemani şeklinde değiştirilmiştir. İlk bakışta farklı
iki esere aitmiş izlenimi veren bu iki nüsha yakından incelendiğinde
içerdikleri kitap bablarının ve fasıl başlıklarının aynı olduğu görülür.
Gerek tarihinin önce olması ve gerekse verilen şerhlerle müellif
nüshasına en yakın nüsha olmasından dolayı içerik söz konusu olduğunda
esas alınması gereken Ahbarü’l-Yemani, mukaddime, beş bölüm ve bir
hatime üzerinden tertip edilmiştir. Mukaddimede eserin tercüme ve
yeniden tertibine sebep olan durumlar anlatılmıştır. Birinci bölümde,
Osmanlı devletinin eline geçmeden önce üç nesilden beri Yemen’e hakim
olan hükümetler on beş fasıl üzerinden; ikinci bölümde, Osmanlı
Devleti’nin Yemen’i almasına zemin hazırlayan durumlar otuz altı fasıl
üzerinden; üçüncü bölümde, Yemen’in Osmanlı Devleti adına Sinan Paşa
tarafından alınışı altmış fasıl üzerinden; dördüncü bölümde, Sinan
Paşa’dan Haydar Paşa’nın isyanına kadar valilik eden vezir ve
beylerbeylerinin yönetimleri on bir fasıl üzerinden; beşinci bölümde,
Yemen’de ortaya çıkan yerli hükümetlerin ve imamların ayaklanmaları ve
şekavetleri beş fasıl üzerinden anlatılıp, hatimede ise 1030/1620-21
senesinden itibaren Yemen’de Osmanlı hakimiyetinin ne şekilde kesintiye
uğradığından ve Yemen’de imamlık davası güden İmam Qasım (ö. 1029/1620)
ve kendisinden sonra gelen evlatlarının bozuk itikatlarına sebep olan
hallerden bahsedilmiştir.

2) Fethname-i Qamaniçe
1083/1672 yılında gerçekleşen Qamaniçe (Kamianets-Podilsky) seferinin
ruznamçesi mahiyetindedir ve 17. yüzyılda bir Osmanlı seferinin
detaylarına ışık tutması açısından önemlidir. H.A. divan-ı hümayun
katibi sıfatıyla katıldığı bu seferde bizzat şahit olduğu olayları
kaleme almıştır. Eser bölüm ve fasıllar şeklinde yazılmamış, bunun
yerine seferin menzilleri esas alınmak suretiyle düzenlenmiştir.

Fethname mukaddime, gidiş güzergahı, kale muhasarası ve dönüş güzergahı
şeklinde bölümlendirilebilir. Mukaddimede 1082/1671-72 senesinin siyasi
olayları ve Qamaniçe seferine yol açan Kazaklar üzerinde nüfuz kurmak
için Lehistan ile yapılan mücadele özetlenmiş ve 1082 senesinin kışında
Özi (Ochakov) muhafızı Halil Paşa’nın (ö. 1096/1685) Kazak hatmanı
Petro Doroşenko’ya (ö. 1676) yardım seferi anlatılmıştır. Bundan sonra
seferin fiziki ve manevi hazırlığından bahsedilmiş ve bu bağlamda
sefere hazırlanmaları için ‘sefer eşme’ (sefere çıkma) sırası
kendilerinde olan eyaletlere (Rumeli, Bosna, Anadolu, Sivas, Haleb,
Qaraman, Diyarbekir, Maraş, Adana) sefer daveti için fermanlar
gönderilmesinden ve askere moral vermesi için Bursa’da izinli bulunan
saltanat vaizi Vani Mehmed Efendi’nin (ö. 1098/1687) göreve
çağırılmasından bahsedilmiştir. Fethname’ye göre 2 Muharrem 1083/30
Nisan 1672’de tuğ ve sancaklar çıkarılarak padişahın otağ-ı hümayunu
ordunun toplanma yeri olan Edirne Çuqur Çayırı sahrasına kurulmuş, IV.
Mehmed 9 Muharrem 1083/7 Mayıs 1672’de otağına geçmiş ve burada yirmi
yedi gün beklenmiştir (2a-8a).
Daha sonra Çuqur Çayırı sahrasından ilk menzil olan Çömlek köyüne
gelinmiş ve buradan itibaren yol güzergahlarından Rumeli sağ kolu takip
edilerek Tuna kıyısındaki İs**çı’ya (Isaccea) varılmıştır. Burada gerek
karadan, gerekse denizden bol miktarda zahire gelmesinden dolayı bolluk
yaşanmış ve askerler ziyadesiyle zahire almışlardır. Askerler fazla
eşya ve elbiselerini İs**çı kalesine emanet bıraktıktan sonra Tuna
üzerinde kurulan köprüden
geçilerek Qartal sahrasına (Kagul) inilmiş ve burada devlet erkanı ve
askerler, fazla eşya ve giysilerini bırakarak sade elbise ve sarık
giymişlerdir. Qartal’dan kuzeye hareketle İs**çı’dan sonra Osmanlının
önemli lojistik üslerinden birisine, Prut nehri kenarında ve Boğdan’ın
(Moldova) merkezi Yaş (Iasi) şehrine yakın olan Çuçure’ye (Podu)
gelinmiştir. Burada bir taraftan Prut üzerinde kurulacak köprü
yapımının bitmesi beklenirken diğer taraftan ordudaki son hazırlıklar
gözden geçirilmiştir. Çuçure’de Osmanlı ordusunun tam***** resm-i geçit
yaptırılıp beylerbeyi, sancakbeyi ve ocak ağalarına rütbelerine göre
hilatler giydirilmiş ve askere umumi zahire dağıtılmıştır (25a-42a).
Çuçure’den sonra düşman hududuna en yakın bölge olan Pınarbaşı
(Melnitsa Podolskaya) menziline gelindiğinde Eflak (*****chia), bir
sonraki menzilde ise Kırım kuvvetleri orduya iltihak etmişlerdir.
Bundan sonra Qamaniçe hedefine doğru yol alınmış ve Edirne’den
Qamaniçe’ye kadar olan mesafe otuz beş menzilde konaklanmak suretiyle
katedilmiştir. Qamaniçe kalesinin 17 Ağustos’ta teslim alınmasından
sonra ileri hareket devam edilerek Bucaş’a (Buczacz) gelinmiş ve 23
Eylül’de Lehistan ile Bucaş Anlaşması yapılarak geriye doğru hareketle
dönüş yoluna girilmiştir (42a-120b). Dönüş yolunda menziller bu defa
geriye doğru teker teker katedilmek suretiyle geçilip Edirne’ye
gelinmiş, yolda kendi eyaletlerine yaklaşılan kuvvetler izin isteyerek
bölgelerine gitmişlerdir (120b-136b).

Eserde her bir menzilin adı (veya adları), menzile varış tarihi, varış
saati, burada kaç gün kalındığı bütün menzillerde düzenli şekilde
kaydedilmiştir. Menzillerdeki yol ve hava durumu, buna bağlı olarak
meydana gelen zorluklar, aksamalar, plan dışı konaklamalar, menzillere
en yakın şehir ve kalelere yapılan geziler ve teftişler, moral vermek
için verilen hediyeler ve bahşişler ile kapıkulu askerine ulufelerinin
verilmesi gibi konular kitapta yer bulur. Fethname’de padişahın sefere
giderken ve dönerken uğranan menzillerdeki av faaliyetleri de konu
edilmiştir.

Osmanlı ordusunun ilerlerken uğradığı her bir menzilin askerin
ihtiyaçlarının karşılandığı bir mekan olmasının yanısıra aynı zamanda
bir ekonomik faaliyet alanı olduğunun da somut kanıtlarını bu eserde
bulmak mümkündür (129b). Bunun güzel bir örneğini Musa Bey karyesi
menzilinde görmekteyiz. Esere göre ordu içinde pazar kurulmuş ve
çevredeki köy ve kasabalardan ahalinin getirdiği zahire, ekmek, sebze
ve meyve getirip pazarda narh-ı cari, yani serbest piyasa fiyatı
üzerinden satılmıştı. Satılan malın fiyatı suni olarak şişirildiğinde,
fiyatlara müdahale edildiğinden de bahseder. Fethname’de anlatılan
faaliyetlerden birisi de ordu ilerlerken eyalet askerlerinin ve vasal
devletlerin gönderdikleri askerlerin menzillerde orduya iltihak
etmeleri, bu vesileyle devlet erkanının önünde geçit yapmaları, beğeni
kazanılması halinde de komutanlara ve ileri gelen askerlere hilatler
giydirilmesi hadiseleridir (msl. 17a).
Yine ordunun ilerlemesi esnasında bazı önemli menzillerde yapılan ordu
şenlikleri de bu eserde kaydedilmiştir (18b). Bunun bir örneğini gidiş
yolundaki İs**çı menzilinde görmekteyiz. İs**çı Osmanlı sağ kolunda
önemli bir toplanma merkezi olduğundan burada şenlik yapılmıştır.
Osmanlı ordusunun ilerlemesi sırasında her menzilde bir sonraki menzil
için bir çarhacı ve bir konakçı tayin olunması da Fethname’de detaylıca
anlatılmıştır (28a). Eserde anlatılan kronolojik sıralamada Qarasu
(Novodari) menzilinden itibaren tarihlerde tutarsızlık görülmektedir.
Mesela 29 gün çeken Safer ayına 30 Safer olarak giriş yapılmıştır.

H.A. Hicaz’a gitmiş, sonra nasıl hacı olunacağını ve gördüğü ve ziyaret
ettiği yerleri bir mukaddime ve altı bölüm olarak tertip ettiği
Tuhfetü’l-hüccac adlı kitabında anlatmıştır (1074/1663-64). Eserin
Istanbul, Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, no. 386/6’da kayıtlı
bir nüshası bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA
1) Ahbarü’l-Yemani
Yazmalar: (1) Istanbul, Millet Kütüphanesi, no. 657, 243 y., 25 sat.,
nesih kırması. Babinger, GOW, no. 154’te yanlışlıkla Millet Kütüphanesi
801 olarak gösterilmiştir. (2) Istanbul, Süleymaniye Kütüphanesi,
Hamidiye 886, 226 varak, 25 sat., nesih. (4) Istanbul, Süleymaniye
Kütüphanesi, Hamidiye, no. 921, 320 y., 27 sat., nesih.
Telhisü’l-barqü’l-Yemani olarak. (3) Istanbul, Süleymaniye Kütüphanesi,
Reisülküttab 632; 320 varak, 25 satır, talik. Nemden yıpranmış durumda
olan bü nüshanın müstensihi Molla Halil’dir; istinsah tarihi
verilmemiştir.
2) Fethname-i Qamaniçe
Yazma: (1) Istanbul, Süleymaniye Kütüphanesi, Lala İsmail Efendi, no. 308, 136 y., 15 sat., nesih.

Genel Kaynakça:
Emin Y**ıtal, “Osman III.’ün tahta çıkışının bildirilmesi için 1755
yılında Lehistan Devleti’ne büyükelçi olar** gönderilen Ali Aga’nın bu
görevle ilgili manzum sefaretnamesi,” Ta’rih-i Osmani Encümeni
Mecmuası, 13 (1328/1910), 151-155. Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı
Mü’ellifleri, c. 3 (Istanbul, 1342/1923), 47. Franz Babinger, Osmanlı
Tarih Yazarları ve Eserleri (Ankara, 1982), no. 154. Antoine Galland,
Istanbul’a Ait Günlük Hatıralar, çev. Nihat Sırrı Örik (Ankara, 1987),
109-130. Bogdan Murgescu, “İsakça” Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,
c. 22 (2000), 489. Mustafa Nuri Türkmen, Kamaniçe Seferi’nin Lojistik
Hazırlıkları, Doktora Tezi (Ankara Üniversitesi, 2002).

Sayfa başına dön  Mesaj [2 sayfadaki 2 sayfası]

Sayfaya git : Önceki  1, 2

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz