Hüznün sağanağında ıslanan cenazelerim var benim tam yüreğimin acıyan yanında. Çok ağrıyorum. Düştü yine bedenim düştü yine gözlerin kanayan avuçlarımın izlerine ve beni sağır eden o yangın beter sözlerine. Fersah fersah uzaklaşıyorsun hangi denizlerin tuzuyla kavuruyorsun beni. Benim sevdam Erciyes kadardır bir baksan Yeditepelidir. Bir baksan Ankara mevsimidir. Benim sevdam çok sancılıdır ege bilir bunu en iyi toroslardan söndürür yangınını. Sığmaz cilt cilt sayfalara. Biçimsiz anlamsız coğrafyası talan darma duman şehirler gibidir kuzum.
Şimdi mahyalarda kavruluyorum. Bir ezan okunuyor gece yarısı melekler dolduruyor şehrimi susuzluğun ciğerimi kavurduğu bir anda. Hiç bitmeyen cümlelerimin peşinden koşuşuyorlar. Çok üşüyorum. Bana yürek sızısı hediye etme. Nereye gitsem hangi sokaklarda savrulsam bükülmüş harfler çıkıyor karşıma. Kırılganlığım dahada çatırtıyor ve başıma koca binalardan cam kırıklıkları yağıyor. Morarmış tüm hücreleri cümlelerin. Sıkışmışım sevdam.
Olmadık bir anın keşkelerini senin omzuna yükleyemem ama yüreğim yinede seni sayıklıyor. Bak güz geldi toprak sen kokuyor. Yağmur yağdırmasın mevlam yine toprak sen kokar korkuyorum. Adım olursun gökyüzüne düşlerin kurulur sahneye sen çıkarsın. Off… Bırakta bir hiç olarak kalayım hiç…
Koynuma aldığın sen titriyor en insancıl gölgeler sarsıyor bizi. Şizofreni krizlerin sesleri geliyor dışarıdan şimdi yağmurda başlar ve bir bakmışım koynum bomboş öfkeli serzenişlerim kapımın eşiğinden sızar dışarıya ve şizofreni krizlere karışır. Çıldırırmıyım yoksa şehrimin duvarları yarim olurmu
En mahrem anların geliyor aklıma. Sevişmelere ayıp diyor şehrim. Soluklarıma soluğun siniyor günahsın guslüne müsaade etmiyor tabiat ama ben seni silemiyorum ve düşüyorum her defasında rüyalarımda. Kan revan içindeyim.
Devriyeler çıktı sokaklara gece yürüyüşlerime yasaklar koydu. Odama düşen ışığına gölgeler kondu. Lekeni bıraktım göğsümde gürmüyormusun. Çırılçıplağım gelde çıksın lekelerim.
Karanlıktayım ve sessizliğin kabuğunu atmaya çalışıyorum bedenimden ve uzakta ölümlü savaşlar yaşanıyor. Sen benim savaşım olma ben yenildim şiddetli çarpışmalarda.
Önder ÖZTÜRK
11 Eylül 2008
08:01
Şimdi mahyalarda kavruluyorum. Bir ezan okunuyor gece yarısı melekler dolduruyor şehrimi susuzluğun ciğerimi kavurduğu bir anda. Hiç bitmeyen cümlelerimin peşinden koşuşuyorlar. Çok üşüyorum. Bana yürek sızısı hediye etme. Nereye gitsem hangi sokaklarda savrulsam bükülmüş harfler çıkıyor karşıma. Kırılganlığım dahada çatırtıyor ve başıma koca binalardan cam kırıklıkları yağıyor. Morarmış tüm hücreleri cümlelerin. Sıkışmışım sevdam.
Olmadık bir anın keşkelerini senin omzuna yükleyemem ama yüreğim yinede seni sayıklıyor. Bak güz geldi toprak sen kokuyor. Yağmur yağdırmasın mevlam yine toprak sen kokar korkuyorum. Adım olursun gökyüzüne düşlerin kurulur sahneye sen çıkarsın. Off… Bırakta bir hiç olarak kalayım hiç…
Koynuma aldığın sen titriyor en insancıl gölgeler sarsıyor bizi. Şizofreni krizlerin sesleri geliyor dışarıdan şimdi yağmurda başlar ve bir bakmışım koynum bomboş öfkeli serzenişlerim kapımın eşiğinden sızar dışarıya ve şizofreni krizlere karışır. Çıldırırmıyım yoksa şehrimin duvarları yarim olurmu
En mahrem anların geliyor aklıma. Sevişmelere ayıp diyor şehrim. Soluklarıma soluğun siniyor günahsın guslüne müsaade etmiyor tabiat ama ben seni silemiyorum ve düşüyorum her defasında rüyalarımda. Kan revan içindeyim.
Devriyeler çıktı sokaklara gece yürüyüşlerime yasaklar koydu. Odama düşen ışığına gölgeler kondu. Lekeni bıraktım göğsümde gürmüyormusun. Çırılçıplağım gelde çıksın lekelerim.
Karanlıktayım ve sessizliğin kabuğunu atmaya çalışıyorum bedenimden ve uzakta ölümlü savaşlar yaşanıyor. Sen benim savaşım olma ben yenildim şiddetli çarpışmalarda.
Önder ÖZTÜRK
11 Eylül 2008
08:01