Soru: Evliliğimizin ilk devrelerinde yumuşak huylu, hoşgörülü bir bey olarak göründü bana. Fakat aradan geçen senelerden sonra öfkeli, sinirli bir bey var şimdi karşımda. | |
Bazen ben de aynı şekilde öfkeli, sinirli karşılık veriyor, inceldiği yerden kopsun, diyerek sesimi yükseltiyorum. Ama çocuklarımızın geleceğini düşününce sabırlı olmam gerektiğine de inanıyorum. Şu anda nasıl davranacağımı bilemez haldeyim. Bu asabi mizaçlı beye karşı nasıl davranmamı tavsiye edersiniz? Cevap: Evlilikte ideal olan, tarafların birbirlerine karşı asabi mizaçla muhatap olmaları değildir. Tam aksine konuşarak, danışarak birlikte karar vermeleri ideal olandır.. Ne var ki ideal olan böyle olmakla beraber, yaşanan hayat hep böyle olmayabiliyor. Bazen bey, bazen de hanımefendi zamanla sabırlarını aşındırıyor, tepkisel bir tavra girebiliyor, birbirlerine öfkeli, asabi mizaçlı muhatap olabiliyorlar.. İşte böyle devrelerde aileyi, 'inceldiği yerden kopsun' anlayışı kurtarmaz. Ama İslam kültürüyle bakış kurtarabilir.. Evet, aileyi İslam kültürüyle bakış kurtarabilir. Yeter ki aile hayatına İslam kültürüyle bakış bilinsin ve benimsensin.. İsterseniz sözü daha fazla uzatmamak için aile hayatına İslam kültürüyle bakıştan bir örnek verelim. İslam kültürüyle bakış aileyi nasıl kurtarıyor bir görelim. Tabiin devrinde Basra'nın asabi mizaçlı adamı İmran bin Hattan, yumuşak huylu bir hanımla evlenmişti. İmran'ı tanıyanlar, bu evlilik çok sürmez kısa zamanda hanımın şikâyetleri ayyuka çıkar.. diye düşünüyorlardı. Ancak beklenen olmadı, hanım bu asabi mizaçlı beyle mutlu şekilde hayatını sürdürüyor, şikâyetçi olmuyordu. Bir gün hanımın bu sabırlı halini düşünen beyi: - Hanım dedi, sen ne kadar anlayışlı birisin? Benim gibi asabi mizaçlı biriyle şikâyetçi olmadan hayatını sürdürüyorsun. Doğrusu, senin gibi sabırlı bir hanım nasip ettiği için Allah'a ne kadar şükretsem azdır, diye düşünüyorum!. Hanımı, beyinin bu takdir duygusunu, Allah'a şükretme ifadesiyle duyunca: - Bey dedi, sen hiç üzülme. Sen öyle asabi mizaçlı birisin, ben de böyle sabırlı mizaçta biriyim. Rabb'imiz ikimizi de böyle farklı mizaçta yaratmış. Şunu unutma ki, karı-kocanın farklı mizaçta oluşları, ikisinin de cennete gitmelerine sebeptir. Sonunda ikimizi de cennete götürecek bu hayattan neden şikâyetçi olayım?. Bu değerlendirmeyi dinleyen bey: - Hanım dedi, nasıl olacak da senin gibi sabırlı bir hanım, benim gibi asabi mizaçlı biriyle yaşadığı hayattan sonra birlikte cennete gideceğiz? Şöyle açıkladı hanım, aile hayatına bakışını: - Bak dedi, benim gibi sabırlı bir hanımı nasip ettiği için sen Allah'a şükrediyorsun; ben de senin gibi asabi mizaçlı birini bana nasip ettiği için Rabb'imin takdirine isyan etmiyor sabrediyorum. Böylece sen şükrünün, ben de sabrımın karşılığını göreceğiz bu hayatın sonunda. Şükredenle sabredenlerin gideceği yere gitmeyi kazanmış oluyoruz ikimiz de bu halimizle. Sonuç böyle olunca, ben neden mutlu olmayayım seninle yaşadığım aile hayatından? Allah, adalet sahibidir. Benim sabrımın mükâfatını verecektir elbette. Onun için ebedi hayatımı kazanma imtihanımdır bu diyor, şikâyetçi olma ihtiyacı duymuyorum birlikteki hayatımızdan!." Maneviyat büyükleri bu anlayışa, aile hayatına İslam kültürüyle bakış anlayışı , diyorlar. Demek ki, aile içindeki zıtlaşmalara böyle bakılır da 'inceldiği yerden kopsun' deme yerine 'sabredersem hem yuvamı, hem de ebedi hayatımı kurtarırım' diye düşünülürse, örnek alınacak bir hayata bakış olur bu. Yeter ki hayata böyle İslam kültürüyle bakış bahtiyarlığına ulaşılabilsin. Görüşümü soran hanımefendiye, hayata İslam kültürüyle bakıştan bir örnek arz etmiş oldum. Artık bu örnek üzerinde birazcık olsun düşünmek te bize ait olsa gerektir. Eğer biz de hem yuvamızı,hem de ebedi hayatımızı kurtarmayı istiyorsak tabi |
| Yaygın Forum|