Çevremizle bizi kucaklaştıran güzel âdetlerimizden biri de selam verme alma sünnetimizdir. Efendimiz: | |
- Aranızda sevginizi çoğaltarak sizi kucaklaştıracak bir söz haber vereyim mi? diye sorduğunda, "Ver ya Resullallah" demeleri üzerine:' Selamlaşın, aranızda selamı yayın!' buyurmuştur... Bundandır ki karşılaştığımız insanlarla ilk konuşma, selamla başlar, hiç tanımadığımız kimselerle bile selamla tanışıp selamla dostluğumuzu geliştiririz. Zaten cennet halkının da birbirlerine söyledikleri ilk sözlerin, bizim dünyada tekrarladığımız (Esselam-ü aleyküm!) cümlesi olacağı da ifade edilmektedir. Selamın böyle külli ve kutsi bir manayı içine aldığından dolayıdır ki, ne merhaba ne de günaydın gibi saygı cümleleri selamün aleyküm duasının yerini tutamamaktadır. Nitekim büyüklerden biri, selam vermeden söze başlayan ziyaretçisine: - Önce selam verseydin sen 10 sevap kazanırdın, o selama cevap vermekle ben de 10 sevap kazanırdım, böylece 20 sevapla başlamış olurduk sohbetimize, sonuç daha bereketli olurdu.. diye uyarıda bulunmuştur. Peygamber'imiz de Müslüman'ın Müslüman üzerinde 6 hakkı olduğunu haber verdiği hatırlatmasında, önce selam vermek, sonra verilen bu selamı almak, bu hakların başında gelmektedir, buyurmuştur. Bu sebeple bir Müslüman diğerine selam verince üzerine düşen hakkı yerine getirmiş olur, muhatap da selamı alınca, borcu olan hakkı ödemiş, böylece Allah'ın (Es'selam) ismiyle birbirine makbul dua yapmış olurlar... Kimler önce selam vermeliler?.. - Önce küçükler büyüklere selam verseler uygun olanı tercih etmiş olurlar. Nitekim yürüyenlerin oturanlara, arkadan gelenlerin de önde gidenlere selam vermeleri uygun olacağı gibi... - Selamda en çok sevabı, en evvel veren alır... - Erkekler yaşlı hanımlara selam verebilirler. Gençlerine ise yanlış yorumlanma ihtimali söz konusu olacaksa selam verme gereği duymazlar. - Topluluktan bir kişi selam verince, diğer topluluktan da bir kişinin selamı almasıyla görev tamamlanmış olur. - Eve girenin, hane halkına ilk sözü, selam olmalıdır. - Hanımıyla birlikte gelen beyle selamlaşma isteği, beyden gelmelidir. Şayet istemiyorsa selam vermeye çalışılmamalıdır. Selam verilip de hal hatır sorulacak olursa, hanımın birkaç adım ileriye geçip beyinin sohbetini bitirmesini beklemesi yanlış bir tavır sayılmamalıdır. - Gayrimüslimlere selam verilirken, Allah'ın selamı üzerinize olsun sözü ile 'doğru yolu bulasınız inşallah' manası niyet edilebilir. Yahut da kimsenin rahatsız olmayacağı bir cümle ile: - Esselamü ala men'ittebeal Hüda! diyerek selam verilebilir. Bunun manası, 'Allah'ın selamı doğru yola tabi olanların üzerine olsun' demek olur ki, bu duadan kimsenin rahatsızlık duymaması, hatta herkesin memnun olması gerekir. Selamdan sonra toplumu kucaklaştıran, barıştıran güzel âdetlerimizden biri de, el uzatıp musafaha etme sünnetidir. Tutuşan ellerin sahipleri, karşılıklı saygı sevgilerini ifade ederken sünneti icra sevabı kazanmış olmakla kalmazlar, eller ayrılırken küçük günahlarının da kendilerinden ayrıldığını düşünebilirler. Nitekim Efendimiz'den gelen haberde böyle buyrulmaktadır: - Bir Müslüman diğer Müslüman'la karşılaşınca önce selam verip sonra da sevgi ile el tutuşup musafaha ederlerse, ağaçların sararmış yapraklarının döküldüğü gibi, ayrılmadan günahları dökülmüş olur. Demek ki özel alışkanlıklarımızdan olan selamlaşma ve tokalaşma sünnetimiz, dünyada dostluğumuzu, ahirette de sevabımızı çoğaltan hayırlı hallerimizin başında gelmektedir. Yeter ki farkına varalım, faydasını bilelim. |
| Yaygın Forum|