Asıl adı Mustafa İzzet Bâkî olan Abdulbaki Gölpınarlı 12 Ocak 1900'de İstanbul'da doğdu. Cedleri Azerbaycanlıdır. Gazeteci
olan babası Ahmed Agâh Efendi, Mevlevî idi. Gelenbevî İdâdîsinin son
sınıfındayken babasını kaybetti. Tahsiline ara vererek çalışmaya
başladı. İstanbul Vezneciler'de kitapçılıkla uğraştı. Çorum'un Alaca
ilçesindeki Menbâ-i İrfân İptidâî Mektebinde öğretmenlik ve idarecilik
yaptı. 1922'de İstanbul'a döndü, sınavla son sınıfına girdiği İstanbul
Erkek Muallim Mektebi'ni, ardından da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü, Profesör Köprülüzâde Mehmet Fuat
Bey'in nezaretinde hazırladığı Melâmilik ve Melâmiler adlı mezuniyet
tezi ile bitirdi (1930). Edebiyat öğretmeni olarak Konya, Kayseri,
Balıkesir, Kastamonu liseleriyle İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde
çalıştı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde Farsça
okutmanlığı yaptı. Doktorasını verdikten sonra aynı fakültede Metinler
Şerhi okuttu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi'nde İslam-Türk Tasavvuf Tarihi ve Edebiyatı dersleri verdi.
1945'te Türk Ceza Kanunu'nun 142. maddesine aykırı davrandığı savıyla
Tek Parti İdaresi tarafından tutuklandı; 10 ay hapis yattıktan sonra
beraat etti ve yeniden görevine döndü. 1949'da kendi isteğiyle emekliye
ayrıldı.
Adını 1931'de
yayımladığı Melâmilik ve Melâmiler adlı yapıtıyla duyuran Gölpınarlı,
Türkiyat Mecmuası, Şarkiyat Mecmuası, İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi Mecmuası'nın yanı sıra çeşitli dergi ve gazetelerde çok sayıda bilimsel makale
yayımladı. İslam Ansiklopedisi ile Türk Ansiklopedisi'nin çeşitli
maddelerini yazdı. Divan edebiyatını eleştirel olmaktan ziyade
ideolojik bir yaklaşımla değerlendirdiği Divan Edebiyatı
Beyanındadır (1945) adlı kitabıyla büyük tartışmalara yol açtı. Daha
sonra, hata ettiğini ifade ederek yaklaşımını değiştirdi ve divan
edebiyatı üzerine çalışmalarda bulundu.
olan babası Ahmed Agâh Efendi, Mevlevî idi. Gelenbevî İdâdîsinin son
sınıfındayken babasını kaybetti. Tahsiline ara vererek çalışmaya
başladı. İstanbul Vezneciler'de kitapçılıkla uğraştı. Çorum'un Alaca
ilçesindeki Menbâ-i İrfân İptidâî Mektebinde öğretmenlik ve idarecilik
yaptı. 1922'de İstanbul'a döndü, sınavla son sınıfına girdiği İstanbul
Erkek Muallim Mektebi'ni, ardından da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü, Profesör Köprülüzâde Mehmet Fuat
Bey'in nezaretinde hazırladığı Melâmilik ve Melâmiler adlı mezuniyet
tezi ile bitirdi (1930). Edebiyat öğretmeni olarak Konya, Kayseri,
Balıkesir, Kastamonu liseleriyle İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde
çalıştı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde Farsça
okutmanlığı yaptı. Doktorasını verdikten sonra aynı fakültede Metinler
Şerhi okuttu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi'nde İslam-Türk Tasavvuf Tarihi ve Edebiyatı dersleri verdi.
1945'te Türk Ceza Kanunu'nun 142. maddesine aykırı davrandığı savıyla
Tek Parti İdaresi tarafından tutuklandı; 10 ay hapis yattıktan sonra
beraat etti ve yeniden görevine döndü. 1949'da kendi isteğiyle emekliye
ayrıldı.
Adını 1931'de
yayımladığı Melâmilik ve Melâmiler adlı yapıtıyla duyuran Gölpınarlı,
Türkiyat Mecmuası, Şarkiyat Mecmuası, İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi Mecmuası'nın yanı sıra çeşitli dergi ve gazetelerde çok sayıda bilimsel makale
yayımladı. İslam Ansiklopedisi ile Türk Ansiklopedisi'nin çeşitli
maddelerini yazdı. Divan edebiyatını eleştirel olmaktan ziyade
ideolojik bir yaklaşımla değerlendirdiği Divan Edebiyatı
Beyanındadır (1945) adlı kitabıyla büyük tartışmalara yol açtı. Daha
sonra, hata ettiğini ifade ederek yaklaşımını değiştirdi ve divan
edebiyatı üzerine çalışmalarda bulundu.